7 Ağustos 2016 Pazar

Yine İlhami Gelmiş:)))

Anne işte...Yine yuvasını dağıtmayı çocuklarını babasız bırakmayı göze alamadı.Ve barıştılar:(((Ne üzülmüştüm ne üzülmüştüm anlatamam ve beni herkes kınıyordu.Hiç anne-babasının barıştığına üzülen çocuk olur muydu?Hain evlat...

Ama derler ya "dört duvar arası" bilinmez.Gerçekten de bilmiyorlardı.Sadece bu kavgadan ibaret diye düşünüyorlardı.Halbuki içi daha beterdi.Barıştılar da ne oldu?Yine konuşmuyorlar yine biz arada gidiyorduk.Babamın varlığına zor dayanıyorduk.Muhtemelen annem de babamın kendiliğinden gitmesini istiyordu evden.Ama bu rahatı kim bırakır?tertemiz ev,yemek yapılıyor,çamaşırı yıkanıyor,ütüleniyor.Gerçi son zamanlarda ben ütülüyordum...İğyyy...iğrenirdim ütüsünü yapmaktan...Adam zaten haftada bir banyo yapardı.Banyo yaptırana dek canımız çıkardı.Girdi mi de çıkmazdı.Yani atları tımarlarlar ya böyle,öyle yapsaydık daha iyiydi...Evde slip donla gezer,camdan dışarı öyle bakardı.Karşı apartmanda bir kız vardı.Ve ona gösteriş yapardı.Arkadaş bari seksi ol,karizmatik ol dimi...Slip beyaz don ne ya?:)))Annemle bunu bilir ve çok gülerdik.Acı ama işte o zamanları birlikte gülerek atlattık hala da birlikte gülerek atlatıyoruz.

Annemin ağladığı gecelerden birinde ben de yanına gittim ve karanlıkta,camdan dışarı bakarken sadece sokak lambalarının aydınlattığı pencere kenarında dertleşiyorduk.Öyle bir yerde oturuyorduk ki...Annem balkonu kapattırmış ve aradaki duvarı yıktırıp içeri dahil etmişti ve salon büyümüştü fakat 2-3 basamak ta yükseklik koydurmuştu.Orası tam sahne gibiydi ve kocaman heyülla gibi ola yuvarlak masayı oraya ancak sığdırmıştık.Etrafında sanki sürekli geliyormuş gibi 12 kişilik te sandalye vardı.Nefret ederdim o masadan.Süpürge yaparken 12 sini de kaldırıp tekrar yerine koymak işkenceydi.Neyse...Biz cam önünde konuşurken birden bire bir ses geldi masanın altından,bir kıprıdanma oldu.Annemle birbirimize sarılıp " Bismillah..." "Annee bişi var...annee..." derken babam çıktı ordan.
"ne işin var orda be..."
"Ya belim ağrıdı da ben de sandalyelerin üzerinde yatayım iyi gelir dedim.Sizin ne işiniz var?"
"Biz dertleşiyorduk.Allah allah ya...ya sabır ya sabır..."
Ben şaşkınlık içinde babama bakıyordum.Ulan madem belin ağrıyor yat yerde yuvarlak şekildeki sandalyelere uzanmak nedir?Yani 1.85lik adamsın.Nasıl uzandın ya?vallaha esnekliğine hayran kaldım...

Babam böyle olmasa da bizi hep dinlerdi.koridorun orada durur dinlerdi biz farkedince de esneme numarası yapıp tuvalete kalkmış gibi yapardı.Ne çocukça değil mi?

Bence iyice hasta olmuştu.Aklen sağlam değildi...

Annem geçimimizi sağlamak adına boncuktan bir şeyler yapar satmaya çalışırdı ve sipariş alıp gecelerce oturur boncuk yapardı ve bitirince uyurdu haliyle.Ama sabah kalktığında boncuklar makasla kesilmiş olurdu.Her ne kadar annem bunları hatırlamasa da be dün gibi hatırlıyorum.annemin ona muhtaç olması,para kazanamaması için herşeyi yapardı.

Boncuklarla ilgili hatırladığım da komik bir olay var.Annem yeni örnekler yapardı.Dergilerden ya da televizyonda gördüğü ya da kendi hayalindeki bir örneği yapardı ve ben de ertesi gün okula giderken onlara bakıp anneme motive olsun diye not yazardım..."İlham perin gelmiş yine...Ooo süper olmuş annem ellerine sağlık...Vallaha harika..."gibi.

Bir gün eve geldim,bizde gün vardı ve babamın da o gün eve erken geleceği tutmuştu.belki de bilerek gelmişti bizi herkese rezil edecekti ya aklı sıra.benim o sabah annemin yaptığı çok güzel bir örneğe yazdığım notu görmüş ve saklamıştı.Herkes bizdeyken ve gülüşüyorken içeri girdi ve dedi ki;
"Kızım bu ne?
"Ne ne baba?"
"Bu İlhami kim?"
"Ne İlhami si?"
"Bak burda yazmışsın..."
"Bakayım..."
"Ayyy baba ya anneme sabah yazdığım not bu ya."
notta " yine İlhami gelmiş,meziyetlerini döktürmüşsün."
Şimdi gerçekten aramızdaki muhabbeti bilmeyene  bu not garip gelir.Bu ne lan dedirtir.Amaç farklı.Amaç can acıtmak.Amaç rezil etmek.tabii biz açıklayınca başta annem olmak üzere tüm kadınlar babama güldüler.
"Ayyy ilahi ya"
"Ayy kız yine ilahi dedin...deme .sus sus..."kıs kıs kıs gülerler.
"Yani yazmayın kızım böyle şeyler bir daha..."
"Peki baba."
Traji komik değil mi?Şimdi gülüyoruz ama o günün gecesi yine annemle oturup dertleşmek zorundaydık.Artık çekilmez bir boyuta ulaşmıştı bu adamın terbiyesilikleri.Artık boşanmak lazımdı ama sessizce yapmalıydı bu işi.Kimseye söylenmeyecekti yoksa "Çocuklarını düşün "baskısı yine devreye girecekti.

Babamla oturup konuştular,bana da söz hakkı verdiler.Düşüncemi sordular ve ben direkt,mutlu bir şekilde "Ayrılın,evet evet." dedim.Kardeşim daha çok ufaktı ve ona söyleyince çok şaşırmıştı."Hee ,nee boşanma ne demek anne?Ne o?" demişti.İçimiz acımıştı tabii ama hepimiz için en iyisiydi bu.Bir sonraki hafta babam evden eşyalarıyla birlikte ayrıldı ve anlaşmalı olarak boşandılar.Annem,boşanınca hafiflemiş gibi hissetmiş.O zamanlar onu anladığımı düşünsem de kendim boşanınca-daha boşanamadım maalesef-ama evden onun varlığı gidince onun hafifliğini anladım...

Boşanmak kötü bir şey değil bence...Elbette keşke olmasa ama evde kötü günler geçireceğine,çocuklarını etkileyeceğine hayatını tekrar kazanabilme şansı bence...Ülkemizde boşanmış kadınlara hep farklı gözle bakılıyor.Kaçıncı yüzyıldayız bu hala böyle...Bana boşanınca etrafında köpekbalıkları dolanacak derlerdi.Zaten köpekbalığı benim fobim yani gerçekte de...Karşılaşmışlığımız vardır kendileriyle birkaç kez...Sonra anlatırım onu da:)Unutturmayın...Ama gerçekten her cinsten köpekbalığı sarmaya başladı,yanında çöpçü balıkları mı,sazanlar mı,vatozlar mı,kılıç balıkları mı dersiniz...

Hayat anneme o saatten sonra zor ama huzurluydu.Aynı benim şu anda olduğum gibi...Asıl iş buradan sonra başlıyordu ve resmiyette babamdan kurtulsak ta,hala yakamızdan düşmemişti...
RESİM ALINTIDIR.

2 yorum:

hüznün tadı dedi ki...

Ben çok sevdim bu bloğu. Sevgiler.

Bambam Kemal ile Annesi dedi ki...

çok teşekkür ederim Hüznün Tadı:))