Adrenalin seven bir insanım.Öyle lunaparklar,extreme sporlar beni korkutmaz.Zaten hayatım extreme arkadaş,daha neyden korkacam Allah'tan başka değil mi?
Geçen seminere gittiğimizde Antalya'da güzel bir otelde kalmıştık ve hemen seminer sonrası deniz,kum,güneş keyif çıkarırken KAhramanımla birlikte dedik ki "Hayatımızda ekşın azaldı bir adrenalin patlattıralım."Parasailing ve Jet ski yapmıştık ama tabii normal bir saatte değil.Neredeyse gece sayılabilecek bir saatteydi.Hava kararmıştı.
Velhasıl yüksekten korkmam.Severim parasailin,bungee-jumping filan.Uçaktan da korkmam ki zaten okula gidiş gelişlerimiz hep uçaklaydı.Özel uçak değil ya...Öyle anlatınca her gün özel uçakla gidip geliyor gibi algı oluştu dimi?Keşkee....Nerde...?Yaz tatillerinde memlekete gidiş gelişlerimizi mecburen uçakla yapıyorduk.Ve ben uçak yolculuklarını severim.Bazılarının korkusunun aksine en az kaza yaşanan taşıma aracı olduğunu düşünüyorum.Trafik kazaları daha sık oluyor.
Üniversitedeyken ilk dönemin bitişinde İstanbul'a dönmek için uçak bileti almıştık arkadaşımla.Ve aynı gün aynı uçakta yolculuk edecektik.Aylardan sanırım ocaktı ve Türkiye kış ayındaydı,karlıydı.Hiç yağmadığı kadar kar yağmıştı ve devamlı yağıyordu.Biz de eğer gidiş şartları olmazsa iptal olabileceğini düşündük.İptal de etmediklerine göre güvenle gidebilirdik memlekete.Uçağa bindik.Yarısı öğrenci yarısı da İngiltere'den aktarmalı gelen yolcular.Bindik ve biz arkadaşımla sohbet etmeye başladık.Hostesler tarafından girişler çıkışlar anlatıldı,ışıklar kapandı,havalandık.Alkış kıyamet...Güzel kalktı ya...Kaptan pilot konuştu....Şu istikametten şu noktaya varacağız,şu rotayı izleyeceğiz,şu kadar feet yükseklikteyiz...cart curt...Kimse dinlemiyor tabiii.Herkes sohbette.Yolculuğumuz 1 saat 45 dakika sürüyordu toplam.1 saatten sonra yavaşça inmeye başlıyorduk ama 1.5 saat olmuştu ve biz hala havadaydık.Sonra bir anons;
"Değerli yolcularımız,İstanbul Atatürk Havalimanın'daki inişimizi yoğun kar nedeniyle biraz erteleyeceğiz ve havalimanın açılmasını beklerken Yalova üzerinde uçacağız."
Tamam deik gayet normal.Hava çok karlı,tribülans filan da var.Biz hala sohbetteyiz.Ama yolculuğumuz 2,5 saati aşınca herkes sohbeti bırakıp paniklemeye başladı.Hostesler çağırılıyor ve neler olduğu soruluyor.Hostesler geçiştiren cevaplar verip kokpite gidiyor.Bir anons daha;
"Değerli yolcularımız,görüş açımız 0 olduğu için Ankara'ya uçuyoruz..."
Haydaaa ne yapacağız Ankara'da ya?Heralde bir çözüm bulurlar.Bizi konaklatırlar bir yerde ve daha sonra bizi götürürler tekrar.Yöneldik Akara'ya.Koltukların üzerindeki haritadan da rotayı takip ediyoruz tabii.Sonra uçak bi yamuldu filan,döndüğünü düşündük.Bir anonsa daha;
"Değerli yolcularımız,Ankara istikametine seyrederken yol görüş haritamız hava şartlarından dolayı kapalı olunca rotamızı İzmir'e çevirdik..."
Leynn..Bildiğin adam bize panaromik tur attırıyor Türkiye'de.İyidir diyor arkadaşım,İzmir'in kızları güzeldir:)))Artık 4 saat olmuştu ve hepimizin içorganları birbirine girmeye başlamıştı.Acıktık ta.Sonra herkesi koridorda teker teker ayaklarımız açılsın diye yürütmeye başladılar.Herkes 2 ya da 3 tur atıp oturuyordu.Bir anons daha;
"Değerli yolcularımız İzmir'de yoğun kar nedeniyle görüş açımız 0 bu yüzden Antalya'ya inip inemeyeceğimize bakacağız..."
"Yok ya geri dönelim..."
"Valla öyle olacak heralde ama benim midem fena oldu ya..."
Arkadan sesler...Öğrenciler habire sakinleşmek için hosteslerden içki istiyorlar.İngiltere yolcuları yaşları biraz geçkin olunca iyice paniklemişler,hosteslerin başının etini yiyorlardı.
Ve son anons;
"Değerli yolcularımız Kulenin verdiği habere göre Antalya'da yoğun fırtınadan dolayı inişimizi gerçekleştiremeyeceğiz.Kalktığımız yere geri döneceğiz."
Offf artık 5,5 saat olmuş ve bizim organlar artık yere inmek istiyor yani.Ayağa kalkmak istiyoruz.Hayır insanlar daha uzun süreler uçuyorlar ama daha konforlu uçaklarda yani.Bizim bindiğimiz uçakta dizlerimiz anca sığıyordu.Diz aralığı denen bir şey bırakmamışlar.
Ve bindiğimiz yere geri indik.Pasaportlarımız aldılar.Heh hatırladım...23 ocak çıkış-24 ocak giriş.İlk defa pasaportumda aynı ülkeye bu kadar hızlı giriş çıkış yaptım yani...Ne olacak geri mi dağılacağız derken bize dediler ki;
"Giriş yaptık ama ayrılmayın siz burada.Bekleme salonunda bekleyin.En kısa sürede uçağı tekrar havalandıracağız.Eğer giderseniz uçağı kaçırırsınız."
"Haydaaa ne içeri girebiliyoruz,ne dışarı çıkabiliyoruz.E acıktık.Bir şeyler alabilmek için Duty Free lere gitmek lazım.O havaalanında da o zaman bekleme salonunun dışındaydı onlar.Aramızda bir çizgi vardı sadece.Öğrenci olunca para da yok.Bir sandiviç alacağın yerine Türkiye'den gider bir öğün yeöek yersin.Yanımızda da o kadar para yoktu ayrı ayrı sandviç alacak.Birleştirdik paraları ve parayı başka birine uzattık.
"Abi biz buradan çıkamıyoruz,bize bir sandviç verir misin?"
Aldık sandviçi,böldük ve yedik.Len zaten tek lokmada bitti.Dişimizin kovuğuna yetmedi bile.
Neyse orda çantalarımıza yaslanıp uyuduk ama koltukalr zaten rahatsız ve bir uçak dolusu insan aynı yerde yatıyor.Rezillik...
Neyse sabah saatinde bizi tekrar havalanmak üzere uçağa aldılar.Ama uçaktaki insanlar azalmıştı.İngiltere yolcularının bir kısmı sanırım ya rota değiştirdiler ya da biletlerini yaktılar.
Uçağa Besmele ile bindik.1 saat 45 dakikalık yolculuk yine Yalova üzerinde dönerek 2,5 saate çıktı.Ve dedim ki,
"valla eğer artık inemezsem daha da İstanbul'a gitmem.Geri döndüğümüz yerde kalırım.Bu ne be?"
"Aynen ben de öyle."
He bu arada annem çıldırıyordu meraktan.Ben uçağa binmeden önce haber vermiştim ona ama "nasıl geleceksin kızım,hava berbat" demişti.Daha sonra yolculuk uzayınca bir şeyler olduğunu düşünerek zar zor Atatürk Havalimanı'na gelip ortalığı ayağa kaldırmış.
"Kızım benim bu uçakta.Neden inmedi?Düştü mü uçak?Hala haber yok...Kısa süren bir yolculuk,neden uzadı bu kadar?"
Çaresizce beklemeye başlamış ve diğer veliler de gelince birlikte sohbet ederek endişeyle beklemişler.Ben geri dönünce ona haber vermiştim durumu ve o da tüm velilere haber vermiş.Çünkü biz indiğimizde havalimanındaki barkovizyonlarda hala uçak seyir halinde ibaresi varmış.Annem de,
"Hayır uçak geri dönmüş,şimdi kızımla konuştum."demiş.
"Anne merak etme,sabah kalkacakmış tekrar,geç bir yere dinlen "demiştim.
Anne bu, uyur mu?Uyuyabilir mi meraktan.Ama hemen check-in yapılan yerin önündeki kapının orda içerideki koltuklardan birinde uyumuş,içi geçmiş.Kapı sürekli açılıp kapanınca da soğuk vuruyor tabii.Annemin daha sonra anlattığına göre,gözlerini bir açmış ki...Bir misk kokusu yayılmış,heryer bembeyaz,herkes bembeyaz giyinmiş.Annemin etrafını sarmışlar.Annem de kendi kendine "Öldüm ben heralde soğuktan.Cennete geldim "diye düşünmüş.Sonradan yanında oturan bayanın pantolonundan gözüken tanga ipini görünce anlamış ki hala dünyada."Heralde böyle cennete almazlar kimseyi" diye düşünmüş.Ve anonsları da duyunca havalimanında olduğunu hatırlamış.Meğerse Hacc'dan gelen bir kafile varmış ve annem onların arasında kalmış.Yani ölmediğine sevinmiş:)))
Neyse ki ben de havalimanına 3 saatlik bir uçuştan sonra indim ve hemen anneme haber verdim.Nasıl sevindi.Tüm velilere de haber vermiş.Ya uçak indi de,şimdi de bavul savaşları vardı.Herkes baulunu alabilmek için önden koşuyordu.Biz de gittik ama bavullarımız biz çok yere gidince rota değişikliğinden iki bavul apronuna bölmüşlerdi.Kimin bavulu hangi bölümde bilemiyorduk.Bir ona bir buna bakıyorduk.Gittikçe insanlar azalıyordu biz sinir içindeydik.Ve kala kala ikimiz kalmıştık.Arkadaşımın bavulu geldi,arkadan da benim ki geldi.Heh tam bu benim ki dediğimde yürüyen aksam bozuldu ve benim bavulum öyle bir yerde kaldı ki...Neyse ki arkadaşım yürüyen aksamı atladı ve aksama düşecek olan bavulu hafifçe kaydırdı.
"İnşallah sağ salim eve varacağız yani.Şansın da bu kadarı..."
Orada vedalşatık ve ben annemin yanına gittim.Sarıldık,öpüştük filan derken.Çok geç olmadan hadi gidelim dedik.Taksiyle gidemezdik eve çok fazla tutardı ve o kadar paramız yoktu.En azından hemen otobüse binip oradan taksiye binebilirdik.Otobüse binmek için yola koyulduk ama dışarıda öyle bir kar vardı ki ben bavulu 1-2 metre çekip biriken karları temizleyip öyle çekmeye devam etmem gerekiyordu.O yüzden yavaş yavaş gidebiliyorduk.Bavul da kocamandı yani.İçi de doluydu tabii.Neyse annemle birlikte bavulu otobüse koyup biz de bindik.Tıklım tıkış.İneceğimiz yere dek ayaktaydık.Sonra Taksim'de indik ve taksi aramaya başladık.Taksiler bomboş geçiyordu.Hiçbiri almıyordu yolcu.Bir tanesi bizi görüp halimize acımış olmalı ki durdu.Ve ona gideceğimiz istikameti söyledik.Bavulu bagaja koyacaktık,adam normal bir bavul ağırlığı ne olabilir ki diye düşündüğü anda bana dedi ki;
"Yuh be ne var bunu içinde?Niye doldurursunuz ki bu kadar anlamam..."dedi.
Tabii laf söyleyecek halimiz yoktu,yoksa başka taksi bulamazdık.Annem "Amcası üniversite bitiyor eşyalarını yavaş yavaş getiriyor ondan bu ağırlık" dedi.Eve yakındık,nasıl sevinmiştim.Ama bizim siteye çıkarken lanet bir rampa vardı.Bildiğin dik bir yokuş.Ve tabii ki taksi çıkamadı.Çıkmaya çalışan arabalar geri geri kaydılar.Adam bizi bavulla birlikte indirdi.
"ee anne ne yapıcaz?"
"Yürüyeceğiz?"
"Anne mümkün değil bu bavulla.Zaten dizimizi geçiyor kar."
Derken bir jip durdu yanımızda.
"Ablacım benim araba yukarı çıkar.Kar lastiklerimiz var,4 çeker olduğu için.BEn sizi yukarı kadar çıkartayım" dedi.
"Allah razı olsun,çok seviniriz" dedi annem.Bavulu yerleştirdik ve arabaya bindik.Gerçekten de hiç teklemeden çıkıyorduk.Çıktık çıktık çıktıııkk....Yokuşun en tepesinde sola dönemiz gerekiyordu ve yokuş dönemeçte daha da dikleşiyordu.Tam dönerken patinaj aypmıştık ve geriye kayıyorduk.Haydaaaa derken adam viteste bir şey yaptı-valla hatırlamıyorum ne yaptı ama arazi moduna mı aldı ne artık-ve tüm karları etrafa fırlata fırlata çıktık.
Teşekkür edip arabadan indik.Ve sitenin girişine geldik.Apartmana girdik,asansörden çıktık 7.kata.Ama yüzümüz kızarmış,heryerimiz donmuş,yorgun ve bitkiniz.Ama şükrettik...
Gelmiştik...Sağ salim eve varmıştık.Zorluklarla dolu bir yolculuktan sonra birlikteydik...
Evet başta şanssızım derim,bir sıkıntı çekerim ama Allah halime acır ve bir çıkış noktası sunar.Çok şükür,bugüne dek te öyle böyle bugünlere dek te sağ salim geldik...
Uçaktan korkuyor muyum?Hem de hiç...Bana deseler ki şurdan şuaraya uçak var,sefer koymuşlar.Valla otobüs yerine uçakla gitmeyi tercih ederim.Otobüs,minibüs ve arabalardan daha çok korkuyorum açıkçası...
RESİM ALINTIDIR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder