Neden mi?Bir sürü nedeni var.Ama birini dinlerken biri de bana telefon açıp "Zeynep biz boşanıyoruz..." diyor.Yeteeeerrr artık boşanma duymak istemiyorum.Bir kişi de gelip bana desin ki " ayy maaşallah ne güzel bir ilişkisi var şu çiftin."Ya da "Biz ikinci balayımızı yaşıyoruz." Ama yookkk...
Bunun nedenini sabaha kadar hatta günlerce gecelerce tartışabiliriz.Bence bu biraz eskiye dayanıyor.Artık kadının da çalışması,erkeğe muhtaç olmaması,hatta okuması...Okuyunca çocuklarını da eğitmesi ve eve erkek para getirmediğinde de sorun olmayıp onun zaten kazanıyor olması.Bu eskiden böyleydi,şimdi değil diyemeyeceğim.Bunu ben de yaşadığım için biliyorum.Bu 50ler,60lar değil yani...Günümüzde de böyle.
Ve izlediğimiz dizi ve filmler.Hiç farkettiniz mi?Hangi dizi de çirkin kadın veya çirkin erkek var?Ya da olsa da başrolde mi?İyi karakter mi?Ya da hangi dizide fakir bir karakter var?O fakir karakter hiç kazanır mı?Hiç haklı bir rolde olur mu?Ben hiç görmedim.
Zaten televizyonu açınca ya evlilik programları ya da saçma sapan yarışmalar.Hadi yemek programlarıyla birşeyler öğreniliyor diyelim.Ama gerisi boş...Diziler 1500kere yayınlanıyor.Zaten prime-time süresinde yayınlanan diziler en az 3 saat sürüyor.Bir de gece veya gündüz tekrarını veriyorlar ki iyice beynimize kazınsın.Sübliminal mesajlarla bizler daha sonra birbirimizi yiyelim.
Bizler Türk ailesiyiz ya.Bildiğin evlendikten sonra akşamları çay demlenir,çekirdek çitlenir.Ya da anne meyve soyar ev ahalisine yedirir.Öyle kimse bana akşam evde yemekte biftek yedik daha sonra eşimle şömine karşısında Tchaikovsky dinleyip şaraplarımızı yudumlarız demesin.En baba günde bile yemek menüsünde kuru pilav yerine kızartma,dolma filan olur.Akşamına çay değil karşılıklı kahve içilir.Hadi içki içeceksen de bizim Türk milleti ya rakı ya bira içer.Budur yani...
Ama bize empoze edilmek istenen farklı.Adam bir bakıyor,dizideki hatun ev hanımı.Ama giyim o biçin,saçlar başlar yapılı,sabah kalkınca kendi karısındaki gibi gözünde çapak yok ya da ağzı kokmadan kocasını öpüyor.Saçı başı tertemiz.Bakayımm..Vallaha makyajlı da...Sabah kalkıp günlük kıyafetlerini giyiyor.Kendi karısı gibi eşofmanlarla kalkıp onlara kahvaltı hazırlamıyor.Kahvaltı hazırladıktan sonra herkesi öperek uyandırıyor.Ya da kadın hiç kalkmıyor,evdeki hizmetliler hazırlıyor kahvaltıyı.E hizmetliler de güzel tabii...Kadın hamile kalıyor,gram kilo almıyor yahu.Sadece göbeği şişiyor.Kadın doğuma giriyor bir çıkıyor,sanki alış veriş yapmış ta çıkmış edası var hatunda.Makyajlı,saçlar süper...Hoopp eski kilosuna geri dönmüş.Kendi karısındaki gibi çatlakları yok.Bunu da nereden görüyoruz?Kadın doğum yaptığı hafta evinin önünde bulunan havuza bikinisini giyip giriyor.E adam bir de dönüp kendi karısına bakıyor...Hatun hiç makyaj yapmıyor,40 yılda bir.E 2 çocuk var.Hiçbir doğumdan bu kadar bakımlı çıkmadı.Hep eşofman giyiyor.kiloları hala duruyor.E çatlak,selülit almış başını gidiyor.E ben insan değil miyim?Ben daha iyisini haketmiyor muyum diye düşünüyor...
Ya kadın?Görüyor kaslı erkekleri...Bakıyor hepsi çok yakışıklı.Hepsi Kenan İmirzalıoğlu ya da Kıvanç Tatlıtuğ gibi...Uzun boylu,kaşlar,gözler süper...Kıza nasıl aşık.Her dediğini yapıyor.İşten gelirken eve hep bir hediyeyle geliyor.Bir gün çiçekle bir gün çikolatayla.Hatta çiçeklerin cinsi sürekli değişiyor.Bir de işten her geldiğinde onu karşılayan karısını öpüyor.Arada eşine yemek pişiriyor.Öyle kendi kocası gibi işten yorgun argın gelip perişan bir şekilde çantasını kenara atıp,"Bugün yemekte ne var?" diye sormuyor.Yemekten sonra kadına " Ne yapmak istersin hayatım?Film izleyelim mi?" diye soruyor.Film izlerken kadına sarılıyor bir de.Kendi kocası gibi maç izlerken bağdaş kurup çekirdek çitlemiyor ya da " Hanım çekilsene önümden" demiyor.Kendi kocası kadar kıllı da değil,aaa bir de saçı da var be!Kadın bir kocasına bakıyor bir de ona...Daha iyisini haketmeyecek kadar kötü ve değersiz mi o?Hayır değil diyor.
Ve her iki taraf ta daha iyisini hakettiğini düşünerek yuvalarını dağıtıyor.Buluyorlar mı?Bilmem.Ama bu zihniyetle gidenlerin mutlu olduğundan şüpheliyim.Evet tabii ki bakımlı olmak çok güzel.Ama adam aslında o kiloların ya da selülitlerin aslında bir zamanlar olmadığını,bunu çocuklarını hayata getirdiği ve onları hakkıyla beslemek için edindiğini ve kendi bedenini feda etmenin ne kadar kutsal olduğunu bilse ya da kadın adamın aslında saçlarının olmayışını işte veya ailesini nasıl geçindireceğini,daha iyi nasıl yaşayabileceklerini düşünürken stresten kaybettiğini bilse hala aynısını düşünür mü?
İlişkiler bu kadar basit mi ya?İnsanlar kendini Benjamin Button mu zannediyor acaba?Güzelliğin göreceli ve geçici olduğunu mu bilmiyorlar.Yaşlanıyoruz canım kardeşim.Ben yaşlanırken sen gençleşmiyorsun.Ben yer çekimine yenik düşeceksem sen havalanmayacaksın.Ya da benim saçlarım dökülürken senin saçların çıkmayacak.Benim kazayaklarım olurken senin derin gerilmeyecek.Yıllar sadece bana geçmiyor.Sana da geçiyor.Ve en güzel dediğin insan bile bir gün buruş buruş oluyor.Bir bakmışsın boyu çekmiş,buruş buruş olmu,takma dişleri ve bir sürü hastalığıyla,anane ya da ded yeleklerini giymiş öylece salonda oturuyor.Bu da en iyi yaşlanma hali.Binbir yzü var hayatın.Ne getireceğini ne götüreceğini bilemezsin.İnsanları dış görünüşüyle yargılayıp arkadaşlığını kesmek,evliliğini bitirmek ya da ona bir şekilde zarar vermek ne kadar basit ve komik bir düşünce.Tamam arkadaşım git,yolun açık olsun.Böyle düşünen biriyle işim olmaz diyorsunuz.Ama bir de bir bakıyorsunuz aslında etrafınızdaki hemen hemen herkes öyle.
Kaşın gözün güzel değilse,kiloluysan sana bakmazlar;ama zayıf ve zarifsen bu sefer de işin b...u çıkarırlar.Hele ki boşanmışsan...
Nedir bu doyumsuzluk?yediklerimizde içtiklerimizde mi var bişeyler?Hayır Çernobil'in bile bu kadar etkisi olmamıştır.İnsanlar gittikçe her konuda doyumsuzlaşıyor.Ve bu da onları artık iyice hayvani dürtülerle yaşamaya mahkum bırakıyor.Eee sonuç?İnsanlıktan çıkma,hayvanlaşma...
Bir dizi bir film bir reklam ne kadar etkileyebilir ki hayatımızı demeyin?Çok etkileyebilir.İnsan beyni o kadar farklı ki.O ne isterse ne düşünürse sizi ona göre yönetir.Hiç mi yetiştirmede hata yok?Olmaz mı?Anne baba da aynı düşüncedeyse zaten çocuklarından farklı bir şey beklememek gerekir.
Baba eve hemen hemen hiç gelmiyor,sadece misafir geldiğinde "dostlar bizi keyifte bilsin" mantığıyla rol yapılıyor,anne evde tek başına birşeyleri idare etmeye çalışıyor ve bu zavallı hayatı kabullenip gururuna yediriyorsa çocuklarından da birer Don Juan çıkmasını beklemek aptallık olur.
O aptallığı bir kez yaptım,Allah bir daha yaptırmasın...
Anne babanın birbirinden bir beklentisi yoksa sadece birbirine maddi açıdan muhtaçlarsa zaten orada evlilik yoktur.Aldatmalar çoktan başlamıştır ki bu illa cinsel olarak olmak zorunda değildir.Düşüncesi bile aldatma demek için yeter bence.Mallar birbirlerinin üstüneyse ve ayrıldıklarında eğer para kaybına uğrayacaklarını bilerek devam ediliyorsa çok mekanik bir evlilik var demektir.Ve çocuklarından da duygusal ve gerçek anlamda evlilik yapmalarını beklemek çok salaklık olur.
O salaklığı bir kez yaptım.Allah bir daha yaptırmasın...
Halbuki bilseler mal,mülk,para bunlar hep boş.Geçenlerde nerede okuduğumu bilmiyorumama bir sosyal medyada bir arkadaşım paylaşmıştı.
"Adam ölür ve Tanrı'nın huzuruna gider.tanrı elinde bir şey tutuyordur ama ona göstermiyordur.Ve adama der ki " Bu elimde tuttuğum sadece sana ait olandır."Adam sorar:
"Tanrım o elinde tuttuğun benim bedenim mi?"
"Hayır,o sadece bana aitti.Gitti."
"Dünyada edindiğim varlıklar mı?"
"Hayır onlar da benimdi ve sen öldün.Onları geri aldım."
"Peki ruhum mu?"
"Hayır o da bana aitti."
"Peki günahlarım ya da sevaplarım mı?"
"Hayır onlar da bana aitti ve hesaplandı."
Adam merakla sorar:
"Peki nedir o bana ait olan?"
"Anıların.Sana ait olan ve sana kalan sadece iyi ya da kötü anıların."
Çok güzel değil mi?Çok doğru.Kiminle ne iyi ne kötü anın var onlarla gitmek...Ne para ne mal ne mülk...Beden,ruh,eşyalar senin değil.Sen öyle zayıf kalmaya iyi görünmeye çalılırsın ya da göğüzlerine silikon yaptırırsın ya da 1 kilo makyaj yaparsın ama onların hepsi dünyada bir karış toprağın altında kalır.Senin topladığın anılar dolayısıyla sevap ve günahların seni güzelleştirir ya da çirkinleştirir.
Sanırım bunu düşünebilmek için de insan olmak lazım sadece.
Ben iyi ya da doğru bir insan değilim.Birçok yanlış yapıyorum.Bir sürü de günahım vardır.Ama kimseyi bu yüzden kıracak kadar da vicdansız değilim.Hele ki evliliğimi dağıtıp,çocuğuma bu travmayı yaşatıp daha sonra onunla hiç ilgilenmeyecek hatta karşı tarafa bir sürü şey çektirecek kadar vicdansız hiç değilim.Ama çektirenler daha sonradan ne çekeceklerini tahmin edemiyorlar heralde diye düşünüyorum.Sadece hıııılamakla yetiniyorlar.
Yazık,üzülüyorum.İnsanlar bu nedenlerle kaybedilmemeli.Evlilikler haklı bir neden olmadıkça dağılmamalı.Tamam belki belirli bir fiziki şiddet yok ama manevi şiddetin Allah'ı var burada.Bir insan başka bir insanı nasıl olur da kendinden aşağıda görebilir?Aklım ermiyor.Yani Allah onları bizden üstün yaratmış ta biz mi eziğiz anlamadım?Tövbe tövbe...Vallaha çarpılacaz.Gerçi daha ne kadar çarpılabiliriz ki değil mi?Ayyy yok bir daha böyle demeyeceğime söz vermiştim.Çünkü bir aralar ben ne zaman " Allah'ım daha başka ne olabilir ki?" dediğim de " Bak göstereyim " der gibi bir yenisini bir öncekinden katlayarak gösterdi sağolsun.Olsun başa gelen çekilir değil mi?Her zaman dediğim gibi Allah çaresiz dert vermesin,kimseyi çocuklarıyla sınamasın.
Amacım bir kişi ve ya kişileri eleştirmek değil.Yanlış anlaşılmasın.Amacım artık insanların gerçekten "bir insandan "ibaret olduğunu tekrar hatırlamaları.Bunu hatırladığımız an eminim "Aaa gözünün üstünde kaş var" demekten kurtulup " Aaa senin gözlerin ne kadar güzelmiş" diyeceğiz.
RESİM ALINTIDIR.
4 yorum:
Bu durum benim de çok üzüldüğüm bir konu ne çok boşanan ve geçinemeyen var ,Dikkatimi çeken pek çok kişi evlilik öncesi yaşadıkları gibi çat orada çat burada laylay lom geçecek sanıyor bir de bakıyor oo sorumluklar var eee var tabi. Erkeklerin ise eşlerinde hep o sevgiliyi arıyor olmalarını anlamıyorum madem böyle istiyorsun al kadının yarı yükünü omzuna o da kendine bakacak zaman bulsun.
temizlik yemek çocuk akşam olunca ee ne yaptın ki maalesef Türk erkeklerinde ki bu kafa değişmedikçe hep zora gidecek kızların da hatalı olanları var yok değil ,sanki biraz acele ediliyor evlilik için.
Sen de hiç kendini öyle aslalarla kitleme canım, bir gün doğru kişi çıkabilir hiç belli olmaz.
Yok ben hic onume engel koymadim.Gelmek isteyen gelir,gitmek isteyeni de tutmam.Rahatim o konuda;)
Çok şaşırdım.
Ben 83 doğumluyum. Heralde az çok benzer yaşlardayızdır. Benim jenerasyonum hep iyi gidiyor evliliklerde, gözlemlerime göre.
Kadının rolü farklı evet. Daha güçlü, özgür, dışarıda. Ama erkekler de farklı artık. Anaç, empatik, becerikli, şefkatli. Mutlu evlilikler görüyorum genelde kısaca. Geçenlerde anneme de söylemiştim, demek ki bizim dönem gençler iyi seçimler yapacak özgüvende büyütüldü diye.
Bence partnerinin yıllar içinde değişen fiziksel özelliklerini sorun haline getiren arkadaşlar, o değişimler olmasaydı da sorun çıkarırdı. Azalarak bitmesini istediğim bir kültür.
Eğer evlilikler mutsuzlaşmışsa, ihanete-saygısızlıklara-şiddete fırsat vermeden yol vermek lazım. Boşanmanın da tadı var, yeni başlangıcın müthiş bir güzelliği var- bunu da unutmamak lazım. İyi giden bir evlilik kadar güzel nerdeyse (annemden biliyorum).
Ayni fikirdeyim ben de.Bu cogunlukla karaktersizlikten kaynaklaniyor ama yan etkiler de fazla.Ben de kendi ailemden gorduklerimden yola cikiyorum.Eskiye gule gule yeniye merhaba...
Yorum Gönder