1 Ağustos 2016 Pazartesi

İngilizceci Değil Misiniz?Hepiniz Aynısınız:))))

Arkadaşlar önemli insanın hayatında.İyiye de kötüye de yönlendirebilir.Her zaman kişiliğimizi oluşturmada en önemli etkenlerden biri olduğuna inanırım.Özellikle çocukluğun birlikte geçtiği mahalle arkadaşları...Büyüdükçe okul arkadaşları,üniversite arkadaşları ve işte hayatında ya süreklilik yaratacak ya da kötü izler bırakacak iş arkadaşları...Yeni çalışmaya başladığım iş yerinde biri hariç bana herkes sıcak davranırdı demiştim bir önceki yazımda.Sonra anlatırım demiştim.İşte şimdi anlatıyorum,yandın Tatlış deşifre edeceğim şimdi...

Okula geldiğim ilk gün zaten okula yeni başlamış öğrenci gibiydim.Herkes birbirini tanıyor,Şakalar,espriler,çaylar ve kahveler...Derse girip çıkmalar,girerken "Ayy hadi şekerim,sana iyi dersler.Çıkınca unutma kahve içeceğiz."Amanınnnn ne özenmiştim."Ben de bunları yapabiliyorum biliyor musunuz?Ben de sizdenim.Böyle E.T gibi durduğuma bakmayın.Valla biriniz bana sorular sorsun seceremi dökecem,kahve içip fal da bakıcam..." diyordum içimden ama herkes bana "Hoşgeldin aramıza.Hangi okuldaydın daha önceden?" sorusundan daha ileri gitmedi.Birkaç gün sonra teker teker benimle ilgilenmeye,bana da kahve yapmaya,çayı nasıl aldıklarını söylemeye.(Çünkü çayı kendimiz yapmıyorduk,aşağıdan kantinden gidip kendimiz alıyorduk.Ama kahve için kendi bardaklarımız ve kahve makinemiz vardı.Hatta çok değerli bir öğretmenimiz de oraya "Lütfen kahve mak.fişini çekelim."yazmıştı.)Öğretmenlere bu yazıya ne gerek var diye düşünmüştüm ama demekki yapılmıyordu ve yazma ihtiyacı duyuldu.En büyük merakım yemek nasıl yeniyordu?Okul mu veriyordu yoksa biz mi getiriyorduk.Ben kolejden gelmiştim ve bütün kolejler yemek saatinde öğretmenlere yemek verirdi ama burası şimdilik bir Temel Liseydi ve burada kural farklıydı.Koleje dönünce işler farklı olacaktı.Ya kendimiz getirecektik ya da aşağı da kantinde hizmet veren çok tatlı ablaların yaptığı yemeği yiyeceksek ücretini ödeyecektik.Dışarı çıkabiliyorduk istediğimiz gibi.Çok şaşırmıştım.Çünkü önceki çalıştığım yerlerde dışarı çıkamıyordum ve en son kolejde dışarı çıkış ve giriş dakikalarımız hesaplanıyor ve yüzümüze vuruluyordu.Banka işleri,acil işler dahil herşey.Sigara içmeye çıkan arkadaşlarımız hele...Dakika dakika izleniyorlardı.Okulun arkasındaki konteynerin arkasında çömelip içmek zorunda kalıyorlardı.Ayyy ne de yazık.Aslında sigara içenlere acımam da ama bu da bir kişilik hakkı.Madem içiyor izin vereceksin.istemiyorsan baştan sorup ona göre işe alacaksın değil mi ama?Neyse bir kez dışarı çıkayım demiştim öğlen arasında.Çok yakın bir pastahane vardı.Arkadaşım ve eşinin sahip olduğu,her geçen dönem daha da güzel ürünler çıkarttığı,çaylarının harika olduğu Çınar Pastanesi...Çınar Tostu denemenizi tavsiye ederim.Harikadır.Ben pizza yemesem de giden her arkadaşım pizzasının da Bursa'da en iyisi olduğunu söyler.Oraya gideyim bir tost yiyeyim ve çay içeyim dedim.Baktım orada bizim öğretmenlerden üçü oturuyor.Beşiktaşlı,Kimyacı ve Tatlış...Ben selam vermek için şöyle bir başımı salladım ama bok gibi ortada kaldım.Herkes te bana bakıyormuş edasına kapıldım.Bir terleme ufaktan bir kızarma yaşadım hemen oturdu ve menü istedim.Ayyy nasıl rahat bir şeydi öğlen arasında dışarı çıkıp iki hava alıp çay içmek ya.Ben yalnızlığı da severim.eskiden hep kitabımı,dergimi alıp gider bir çay bahçesi ya da cafeye oturur öyle okurdum.Çayımı,kahvemi içerdim.Şimdi de mutluydum.etrafıma bakınıyordum,olanları düşünüyordum,olacakları düşünüyordum.herşeyin iyi olacağını filan...Derken bizimkiler masadan kalktılar ve beni gördüler.Aralarında bi konuştular bana bakıp,böyle yan ağızlarla.Muhtemelen;
Beşiktaşlı;"Hııı şu gelen yeni ingilizceci değil mi?"
Tatlış;"Evet o."
Kimyacı;"Tek başına mı oturmuş.Ayıp olmadı inşallah."
Beşiktaşlı;"Ama görmedik yani.Görseydik selam verir çağırıdık.Tüh..."
Tatlış;"Aman o bizi gördüyse gelseymiş."
Ben böyle düşünmüştüm ama onlar bana "Merhaba" diyip gittiler.
Saate bi baktım 15 dk var dersin başlamasına.Programı daha ezberleyemedğim için hemen hesabı ödedim ve kalktım ama yürürken onların arkasındaydım.Şimdi hızlı yürüsem meraklı gibi olacak,yavaş yürüsem onları dinliyor gibi.Napayım napayım?Hızlıca geçtim gittim önlerinden.Ama yokuş yukarı bir yol.İnerken iyiydi de çıkarken heralde kalbimin atışı t-shirtümden gözüküyordur.Gittim hemen kitaplarımı aldım ve dersime gittim.Sonra derslerim bitti ve ben özel dersime gitmek için yola koyuldum.Yani okulda o günkü işim bitmişti.ertesi gün okula geldiğimde kızlar odadaydı."Günaydın..."dedim.Herkes " Günaydın.." dedi ama Tatlış'ın sesi sönük böyle..."Gün..y..ın"gibi çıkıyor.Ondan sonraki günlerde de hiç benim bulunduğum ortamda bulunmuyor,ben varsam gidiyor filan.Birşey var dedim.Neyse belki de çok yoğundu.Benim ders saatim 34tü ama onların 50ye yakındı.Belki de daha fazla.Yorulmuştu,konuşmaya üşeniyordu belki de.Ama sonra işin aslı çıktı ortaya.Normlade meslektaşlarım hakkında konuşmam,konuşturmam da ama öğrenciler de beni görünce "ohhh be hocam,iyi ki geldiniz."filan diyince nedenini sormuştum.Önceki meslektaşım öğrencilere biraz baskıcı davranıp,hakaretler etmiş.Artı sınıfı terkedip uzunca bir süre okulda olmasına rağmen derslere girmemiş.Öğrenciler ertesi gün ne olursa olsun öğretmenimiz o diyip özür dileseler de onları itip kabul etmemiş özürlerini.Öğrencilerle böyle bir husumeti olmuş.Ve konuları anlatıp,çıkarmış hiç soru sorma ya da iletişime dair en ufak bir belirti bile yokmuş.Sıkılmışlar bizimkiler...Şimdi bunu dinleyince heralde öğretmenler odasında da birşey oldu diye düşünmüştüm.Çünkü sevilseydi "Ayy keşke gitmeseydi" ya da " Gitti ama görüşüyoruz" laflarını duyardım.Sonra kızlarla samimiyeti biraz ilerletince bana aslında Tatlış'ın bana önyargılı olduğunu,hiç sevemdiğini söylediler.Bir önceki meslektaşım herşeylerine karışınca o da tüm ingilizcecileri burunları havada,kendini birşey sanan,kimseyi beğenmeyen,havaii bir tip zannetmiş.Ve bu yüzden de benimle hiç konuşmamış.Ama kızlar sonrada " Yok bak öyle biri değil...Gerçekten sohbeti hoş kız...Bak bi otur konuş..."diyince yanıma oturup konuşmaya başladı ve kısa sürede çok iyi anlaşmaya başladık.Sonra bir gün bana dedi ki "Kız ben seni başta hiç sevmiyordum he...Valla bak ama senin öteki meslektaşından dolayı.Habire bize karışırdı.-onu yemeyin kilo yapar,bak ben yiyor muyum.-ayyy sen onu mu içeceksin,içme bence.o kadar ekmek yersen kilo alırsın tabii...ayyy valla içimiz şişmişti.Heralde anlaştığım tek ingilizceci sensin he.seviyorum seni..."
Ne gülmüştüm ya..."Doğrudur,anlamıştım zaten."
Belki öteki meslektaşım doğru şeyler söylüyordu.Belki o kadar yenmemeliydi,belki o kadar ekmek tüketmemeli ya da dediği her neyse içilmemeliydi ama bu düzgün bir üslupla söylenmeliydi.Her ne olursa olsun insanları ya dilimizden dolayı kaybederiz ya da dilimizden dolayı kazanırız.Nerde ne konuşacağını bilmeli insan.Karşısındakini kırmamak gerekir.Söyleyeceği şey eğer kıracaksa bazen onu o an yutmak daha sonra düzgünce söylemek gerekir.Aksi takdirde onunla konuşulmaz,ismi dahi anılmaz,hatta kötü ünü bir sonraki günahsız meslektaşına yansıyarak,Ufo görmüş masum köylüye döndürür.Çok seviyorum tüm iş arkadaşlarımı...Hepsi çok esprili çok candan herşeyden önemlisi ne yaşamış olurlarsa olsunlar hayata gülen insanlar...Tatlışşş seni ayrı bir seviyorum he...
RESİM ALINTIDIR.

Hiç yorum yok: