8 Ağustos 2016 Pazartesi

O Nasıl Bir Böğürmek?


Annemle babam boşandığında bir tek annem değil kardeşim ve ben de rahatlamıştık.Hatta manyak aile,bunu bir pasta ile kutlamıştık.Biz herşeyi pastayla kutluyoruz ya.Boşanırız,yıl dönümleri kutlanır;çocuk olur,ay dönümleri kutlanır,işe girilir,kutlanır...Ama hep pasta...

Babam bizi haftasonları almakla sorumluydu...yine...Biz gitmek istemesek te babamızdır gidelim düşüncesi ile her haftasonu gittik.Gerçi bizi aldı ve bizim sitenin bahçesinde dolaştırdı hep.Para harcamamak içindi sanırım.Olsun yine bir şey demedik.Belki boşandıkları için ev tutmak,eşya almak filan masraf yapmıştı ve parası yoktu.Olsun,yine de geliyordu ya.Biz biraz çekinerek,korkarak gitsek te yanına o sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşuyordu bizle.Ama hep küfürlü konuşurdu.
"Şu a...koduuumun karısı var ya..."
"Kim baba?"
"Anan,kim olcak?"
"Baba doğru konuş.Kardeşim var yanımda."
"Yaw anlamaz o..."
Tabiii onun bakışları değişirdi babama.Kaşlarını çatar,kızgın bakardı.
"Ya işte anan boşanmasa,böyle olmazdı."
"Hee anladım.Ama onunla konuş biz bilemeyiz.Şimdi nerde kalıyorsun baba?"
"G..t karının evinde..."
"O kim baba?"
"Babannen yok mu?O o...pu.."
Yemin ederim sürekli küfür.Hatta bazen bir küfür ederdi ki,düşünürdüm " Lan orası acaba insan bedeninde neresi acaba?" diye.Çok ciddiyim.Ama babamın tarafı hep küfürlü konuşurdu.Halamın bir tek küfür ettiğini pek duymadım.Annem hatta ilk evlilik yıllarında sırf sohbetlerine dahil olup onların küfürlerini dinlememek için yıkadığı bulaşıkları 3-4 defa daha yıkadığını söylerdi.

Babam tabii ki bizim hayrımıza almıyordu bizi.Millete gösteriş olsun,bak ayrıldılar ama babaları hep ilgili desinler ve tabii ki ağzımızdan annemizle ilgili laf almak için.O nasıl kötü bir psikolojidir bilir misiniz?Babanız sizi sevmiyor ama sizi sırf konuşturmak için alıyor.Hakaretleri çok ağırdı.Hatta bir keresinde kardeşime dürüm almıştı.(Çok ilginç!)Bir tane de anneme almış...Bakın yine güleceksiniz...
"Oğlum al bak bunu o anana aldım..."
"Aaa gerçekten mi baba.Tamam vereyim..."
"Ama verirken deki bu öküzün taş...ğı imiş,babam sana almış,al ye de."
Kardeşim nasıl üzülmüş nasıl sinirlenmiş,dürümü direkt önüne atıp,
"Al o zaman sen ye bunu " demiş
Ayyy çok komik ya.O hali gözümün önüne geliyor da.Bir gün dahi bizi ağlatmadan eve göndermemiştir babam.Mutlaka psikolojimiz bozulmuştur.Annem hep tamir etmiştir.O bozar,annem tamir eder.Anneler ne içindir zaten?

Bir gün halam bizi tatile Bozcaada'ya yanına çağırmıştı,tabii babam ile birlikte.Annem de bizim bir tatile ihtiyacımız olacağını düşünmüş ve onaylamıştı.Ohhh ne güzl 1ay tatil.Belki annem de rahatlardı.Tek başına düşünür,taşınır,belki ağlar belki gülerdi.Bazen yalnızlığa ihtiyacı vardı insanın.

Neyse nasıl mutluyuz ama.herşeyimizi aldık yanımıza.Halamın babama verdiği bir araa ile Bozcaada'ya gittik.Zaten annemler evliyken de her sene gider halamın yazlığında kalırdık.Halamlar bizden önce gitmişlerdi.Evi temizlemişler,böcek ilacı filan sıkmışlar.Sonuçta yazlık ev,kapalı kalıyor bir müddet ve içeride ne gibi yaratıklar düzen kurmuş belli değil.Gerçi o ev inşaa edildi edileli babam gibi bir yaratık görmemiştir.Hiçbir böcek ilacı sanayiisi onu kovmak için bir ilaç üretemediler eminim ki.

Gittik odamıza yerleştik.Babam,kardeşim ve ben aynı odada yatacaktık.Pek istemiyordum babamla kalmayı ama olsun napalım yani.Yatmadan yatmaya gidecektik eve.

Gün içerisinde halamla börülce toplayıp salata yapardık,böğürtlen toplar yerdik,parkta oynardık sonra denize giderdik.Akşam eve döner yemek yer,bazen uyur,ev işleri yapar ve gece bahçede çay keyfi yapardık.Bazen de yürüyüşe çıkardık.Ama babamda bir gariplik vardı.Almanya'dan teyzeleri oğluyla birlikte gelmişlerdi ve aynı evde kalıyorduk.Lüks bir villaydı kaldığımız ev.2 katlı geniş bir evdi.O yüzden herkese yetecek oda ve yatak vardı.Arkada müştemilatı ve büyük bir tarlası olan evdi.Ön tarafında ufak bir çocuk parkı ve büyük bir çimenlik alan ile garaj vardı.Yani canımız hiç sıkılmazdı.İnsanın dinlenebileceği çok güzel bir yerdi.Babam bir gün bana
"Kızım çamaşırlarını elinde yıka,halan çok kızdı sana" dedi.
Bir utandım ki...Eyvahhh dedim.Halama göstermeden yıkamam lazım.Zaten içççamaşırları kimseye göstermeden yıkanır ve kimsenin görmeyeceği yere asılır.Ama diğerlerini nasıl yıkayacaktım ki acaba.Kocaman şeyler.Hem benim hem kardeşimin hem de babamın...Neyse ki bir leğen buldum ve başladım sırayla kıyafet yıkamaya.Halam geldi ve ,
"Aaa kızım napıyorsun sen?"
"Çamaşır yıkıyorum halacım."
"E makine var neden elinde yıkıyorsun?"
"Ya sen kızmışsın ya"
"Kim dedi onu?"
"Babam."
Hemen babamı çağırdı ve
"Neden çocuğa elinde yıkatıyorsun çamaşırları.Ben hiç öyle bir şey demedim.Nerden çıkarttın sen onu?"
"Yaw yok beeee,bu gerizekalı yalan söylüyor ben senin öyle bir şey dediğini söylemedim.tam dayaklıksın sen he..."
Öyle bir durumda kalmıştım ki ,anlatamam.Halamın gözünde yalancı,babamın gözünde ispiyoncu.hangisi daha kötüydü?

O akşam yemeğinde harika yemekler yapıldı.Tam Ege yemekleri...Ama kardeşimin boğazları şişti.belirli bir yaşa gelene dek hep şişer,ateşi hep 39-40 olurdu ve ben babama dondurma yedirmeyelim desem de babam her gün ona 5-6 dondurma yedirir ve iyice hasta ederdi.Sonra hastaneye götürmek için halamdan para isterdi.Şimdi diyorsunbuzdur ya insan para koparabilmek için kendi çocuğunu hasta eder mi diye?Eder...Hem de nasıl eder...Neler yapardı para koparabilmek için.Mesela hatırladığım bir örnek...Biz ne zaman anneanneme gitsek babam hep bana
"Kızım hadi kalkalımdaha arabayı iteceğiz.Benzin yok,alacak para da yok."derdi.
Zavallı anneannem de hemen çıkarır benzin parası verirdi.Çoğu kez iş yerine aileden birnin ameliyat olacağını ya da çok hastalandığını söyler ve iş yerinden para alırdı.

O akşam da kardeim hep hastaydı ve o halamlarla birlikte yemek yedi.Çay içti,sohbet etti.Ben kardeşimin ateşini düşürmeye çalıştım hep.Sirkeli bezlerle.Halam arada gelir kontrol ederdi ama babam hiç gelip sormadı...

ertesi sabah kardeşim iyileşmişti bu sefer de babam gittikçe adileşmeye gittikçe çirkinleşmeye başlamıştı.Her sabah kalkıp şortunu giyen adam o meşhur beyaz slip donunu giymiş,kıçını başını sallaya sallaya bahçeden dolanmıştı.Müştemilattaki insanlar utandı da çıkmadılar o gün bahçeye.Kahvaltıdan sonra çimenliklere oturdular ve benden çay servisi yapmamı istediler.Ben de gittim çay bardaklarını aldım,çayları doldurdum.Şekeri aldım ama bunu bir kaba koymak lazımdı.Kavanozda duruyordu.Bir kap buldum ve koydum.Peçete de koydum ve tepsinin içinde 6 çay bardağını taşımaya başladım.Ama yerler taş olunca eğri büğrü yürümek zorudaydım.Neyse ki başardım ve çayları verdim.Fakat ne yazıkki şeker sandığım şey tuzmuş ve insanlar çayları içince aynı anda "ayyy,iğğyy,öğğk..." sesleri bahçeyi sardı.Halam gülerek " Kızım bu tuz.Şeker getir ama bizim çayları da tazele olur mu.Hepimiz tuz koyduk."
Neyse gittim çayları döktüm ve yenilerini koydum.Ama zaten utanmıştım.Bir iş yapacağım onu da bok ettim diye.Tam gelirken babam dedi ki
"Bak bak,gerizekalıya bak...Sakardır bu şimdi ha...hepsini döker..."
Çok üzülmüştüm ve üzüntüden ellerim titremeye başladı ve haliyle tüm tepsiyi düşürdüm.Tüm bardaklar kırıldı,şeker her yere dağıldı.Babam hemen yapıştırdı durur mu;
"heh ben ne dedim.Salak bu salak.Aynı anası işte.Hiç bana çekmemiş ki."
"Ya Allah Allah çocuk o ya.Madem öyle sen doldursaydın çayları."dedi halam.
Ben odaya gittim ve o gece hiç dışarı çıkmadım,hep ağladım.Babam hem bana hem anneme hakaret etmişti.Ama hedef ben değilmişim.Hedef halmmış tabii ki sonradan anladım:)
Ertesi gün babamın hali daha da kötüleşti.Hep zulm ediyordu,habire hakaret ediyordu.Bu sefer halamın da canına tak etmişti.Akşam mangal partisi vardı ve halam akşam gelince tamamen bahçeyi ona göre hazırlamıştı.Halam,halamın teyzesi ve oğlu,biz ve müştemilattaki insanlar...Mangal yandı,biz parkta kardeşim ve henüz 2 yaşında olan halamın oğlu ile oynuyorduk.Birden bire sesler yükselmeye başladı,babam halama bağırıyordu ve sesler maximum seviyede yükselince babam halamın saçından tuttu ve kafasını mangala yaklaştırmaya çalıştı.Tabii ki herkes müdahele etti.Ama babam annemi boğmaya çalıştığındaki yüz ifadesini takındı ve ben tekrar babamdan çok korkmuştum.Hemen kardeşimi ve kuzenimi aldım ve içeri soktum.Bu manzarayı görmesinler diye.Ama babam halamı bırakmıştı ve danalar gibi böğürüyordu.Bana seslendi...
"zeyneeeep,toparlan gidiyoruz."
Hemen herşeyimizi toplamaya başladım.Ama babam öyle bir sinirliydi ki,odaya gelirse bize bir şey yapacağından korkuyordum.Vee geldi...Ben eşyaları topladığım halde,sinirden kıpkırmızı olmuş bir şekilde ağzından tükürükler sıçraya sıçraya...
"Toplannn diyorum.Hemen gideceğiz.Herşeyi alll..." diye bağırdı.
Halam beni yukarı çağırdı ,
"Kızım gel çoraplarınız var burada..."
"Bana bak,eğer para verirsen seni gebertirim.Senin parana mı kaldık."
"kes be çorapları var çocukların."
Evet 2 çift çorabın yanında bir de para vardı ama Halam,
"Kızım bak baban delirdi.Al sen b parayı ama bu adam senin heryerini arar bir tek kilodunun içine bakmaz.Para da mikroplu,o yuzden tuvalet kağıdına bol bol sardım.Hiç çıkartma bunu,bahsetme de sakın.Tuvalete girerken de düşürme.Eğer bir şey olursa hemen kardeşiini al en yakın polis karakoluna git.Ben sizi arada arayacağım."
"Hala,korkuyorum ya."
"Korkma canım.Sizi eve götürür muhtemelen."
"Seni seviyorum halacım.Kusura bakma nolur."
"Ben de sizi çok seviyorum canım.Hadi git şüphelenir,azarlar seni."
babam aşağıya inince ellerime baktı çorap var mı diye.Ve eşyaları arabaya yükledik,kardeşimi arkaya oturtup emniyet kemerini bağladım ama çok korkuyordum.Kendim de öne bindim ve kemerimi bağladım ama kardeşime dönüp,
"ablacım,sıkıca tutun.Babam çok hızlı kullanabilir.Kaza da yapabiliriz.Başına dikkat et.Eğer kaza olursa ben seni çıkarıcam tamam mı?"
"Tamam abla.Ne oluyor?Çok korkuyorum."
"Bende canım,ama sen sıkı tutun bak tamam mı?"
abam arabaya binmişti ve son gazlaköyden şehire inmiştik.Ama son gaz.Öyle bir gidiyordu ki,önümüze bir hayvan çıksa kesin çarpardık ve parçası dahi bulunamazdı.Nasıl sıkı tutunduysam ve nasıl korktuysam kollarım hamlanmıştı.Feribot sırasına girmiştik ama sıradaki feribot sabah saatindeydi ve arabada yatmaız gerekiyordu.9 saat arabada kaldık ama tabii ki ben korkudan uyuyamamıştım.Babam bizi acaba zehirler mi?Egzoz borusunu tıkayıp,hepimizi boğar diye cam açık kardeşimin yanına arkaya uzanmıştım ama tuvaletim gelmişti.kardeşimin de vardı.Düşünün o zamanlar 13 ve 4 yaşında iki çocuğuz.Babama ihtiyacımızı söylemiştim ve o da uykulu bir şekilde "şuradaki dükkanlardan birine girin işte vardır" demişti.Dükkanlar en azından 150-200 metre uzaklıkta.Yol kapkaranlık.Elimde el feneriyle kardeşimin elinden tutarak korkarak gitmiştim.Önce onun ihtiyacını gidermiş sonra kendimin kini gidermiştim.İççamaşırımda sarılı olan paranın da tvalet kağıdını değiştirmiştim.Sonra tekrar korkarak arabaya dönmüştük ve birbirimize sarılarak uyuyakalmıştık.Ertesi gün bize hep zehir olmuştu.Acıkmıştık ama bize bir kahvaltı bile yaptırmamıştı.Taaa Çanakkale'ye dek yemek yememiştik.Sonra da zaten birere tost yemiştik.Ben İstanbul sınırların girince anneme gidiyoruz diye sevinirken farklı bir yola girmiştik.Ve asıl bizim için korku o andan sonra başlıyordu...
RESİM ALINTIDIR.

Hiç yorum yok: