İspanya...Severim İspanya'yı da İspanyolları da...Yemeklerini,kültürlerini,insanlarını...evet insanları çok sıcakkanlılar.Aynı Türkler gibi.
Otobüsle Barcelona'ya vardık ve bol bol gezdik.Harika bir yerdi.Valencia'ya geçtik oradan Sevilla ve sonunda asıl görev yerimiz olan,festivalin yapılacağı Portekiz'e Porto'ya geçitik.Ve oradaki bir okul bizi karşıladı,hemen odalarımıza yerleştik.erkeklere bir sınıf kızlara bir sınıf ve diğer öğretmenlere bir sınıf vermişlerdi.Yatılı bir okuldu belliyki.Okul ağaçların arasında,bol oksijen doluydu.Bahçesi kocamandı ve çiçekleri vardı.Devlet okuluydu ve bizim devlet okullarına bin basardı.O akşam bize yol yorgunuyuz diye yemek yapmışlardı fakat maalesef domuz eti ve yağı kullanmışlardı.Biz biraz yiyip odalarımıza çekildik ve yanımızdaki konserveleri açıp yedik odada.Ertesi gün öğretmenler beni et almak için diğer görevliler ve bir öğretmenle çookkk büyük bir kasaba yolladılar.O akşam uyumamıştık kızlaral dedikodu yapmaktan.Çok güzeldi.20 kız aynı odada kalıyordu.Ama uykusuz kalmıştık ve ben kahvaltıdan sonra et almaya gitmiştim.Biz de kendi kültürümüzdeki yemekleri onlara yapacaktık.Ve orada kalma süremiz boyunca da et yiyebilmek için bir hayli fazla almalıydık.Gittiğimiz yer hem kesimhane hem kasap hem de büyük bir market kısmı vardı.Her hayvanı yiyorlar bir kere.Domuzar kancalarda asılı,kedi ve köpekler hatta tavşanlar derileri yüzülmüş fresh halde streçlenmiş satılıyor.Tabii ki biz kuzu ve dana eti alıp çıktık.O akşam biz de onlara dolma,mantı,börek,mangalda köfte,içli köfte filan yapıp sunduk.Tüm dünya yemeklerimize hayran olurken onlar beğenmediler.Üzüldük mü?Hayır.hepsini oturduk biz yedik.Erken yatmalıydık çünkü ertesi gün festival başlıyordu.Ben de standımı hazırlayacktım sabahtan.Annem 2 koli boncuk göndermişti.
Sabah erkenden kahvaltı yapıp standımı hazırlamaya başladım ve baya büyük ve gösterişli standımı kurdum.Boncukalrı dekoratif olarak sergiledim.Akşama doğru herkes folklör kıyafetini giydi.Ve bir tane de bana giydirdiler.Evet oynamıyordum ama ben de o ekiptendim ve belli etmek istiyordu öğretmenimiz.O gün birşeyler satmayı insanların pazarlığına karşılık vermeyi,ingilizce olarak malı satabilmek için karşı tarafı ikna edebilmeyi öğrendimm....Veee tüm boncukları sattım...Stadda bir tane bile kalmadı...Verilen bozuklukları saklıyordum ki telefon edebileyim anneme.Telefon klübesine gidip gidip " Anne ben şu ülkedeyim.İyiyimSiz ne yapıyorsunuz ..."gibi kısa konuşmalar yapıp iyi olduğumu söylüyordum.Kısaydı çünkü 1 euro 1 dakikada bitiyordu.Ve sürekli olarak para atıyordum.20cent...heh 20 sanıye daha uzadı diye seviniyordum.Onda da zaten " Anneanneme selam söyle,öpüyorum.Yine arayacağım annem "diyordum.
Festival bitince 2 gün daha okulda kaldık ve o günler içinde şehir merkezinde yerel ve popüler olan bir grup konser veriyordu.Allahım grup üyeleri ne yakışıklıydı.Sırf konuşabilmek için yanımıza gitaristi çağırmış ondan Türkiye için bir parça söylemesini rica etmiştik ve ilk parçasnı bizler için söylemişti.Portekizceydi,anlamadık ama olsun.Konuşmasalar da olurdu.öyle dursalar da yeterdi yani...
He bu arada ispanyol ve italyan erkekleri hakikaten yakışıklılardı.Otobüsten inerken o muzip öğretmenimiz bize "Kızlaarrr....cennete geldik.Welcome to the handsome men's world" diye anonslar yapıyordu.Ama ispanyollar bir tane yani.Portekizliler bildiğin emekli,yaş aralığı genellikle 35-90 arası olan bir ülkeydi biz gittiğimizde.Nüfus patlaması oldu mu bilemem ama.Ve Karadeniz gibi br yerdi Portekiz.Yeşillik içinde,bol oksijenli bir ülke...Oksijenli ülke de ne demekse,gazlı bez der gibi:)))
Okulda edindiğimiz arkadaşlar ve yetkililere teşekkürlerimizi sunup vedalaştık ve dönüş yoluna geçtik.Aynı güzergahı biraz değiştirerek ve denize de girerek,pardon okyanusa:))) gerisin geriye geldik.Tabii dönüşte Milaaaano'ya uğradık.Monacco'da F!'in yapıldığı pisti gezdik.Futbol sahalarını gezdik.Başkentlere gittik sadece Paris'e çıkamadık.Çünkü çok yukarıda ve uzakta kalıyordu.Maalesef Fransa'da o kadar zamanımız yoktu.İspanya'da bu arada denize girelim diyip plaj ararken yanlışlıkla da çıplaklar kampına şezlong açmamız da harika oldu.Biz bikinilerle bile kapalı kaldık.Tabii ki grubun erkekleri ellerinde fotoğraf makineleri gizlice çekim yapıyorlardı:)))Ama milletin umrunda bile değildi.Rahat insanlar arkadaş...
Hatta bir amcam vardı orada.Birkaç şezlong yanımızdaydı.Denize girmek için kalktığında aslında mayo değil tanga giydiğini farkettik.Yaşı ben diyeyim 60 siz deyin 70 yani...Hani artık giymese de olur diyeceğim ama iyi ki giymiş...O kadarını kaldıramazdık heralde.:))))
Dolu dolu gezdik,bol bol alışveriş yaptık.İspanya'da 4 büyük alışveriş merkezine girip bol bol parfüm aldık.
Yani anlayacağınız ben annemin emek verip yaptığı boncukları kendim satarak onların parasını dönüş yolunda yedim:))
Hayatımın en güzel yolculuğuydu.otobüste yattık,bazen sıcak oluyor diye-şoförüne haber vererek- tırların altında dizildik,yattık.Dönüş yolunda Olympos dağında kocaman bir yabandomuzu ile krşılaştık ve yolumuzun ortasında durdu.İlk defa o kadar büyük bir domuz görmüştüm.Otobüsü hareket ettirmemize ve onu korkutup üstüne sürmemize rağmen kıpırdamıyordu.Çözüm ne mi bulduk?Tam Türk aklı.Birden bire tüm erkekler otobüsten gürültüyle inip üstüne gittiler,hayvan korktu ve kaçtı:)))Çok ilginç anılar birikti,çookkk...Güzel insanlar tanıdım...
Ve ben bunların hepsini aslında anneme borçluyum.Çünkü paramız yoktu ve ben o sene sömestr tatilinde Türkiye'ye geldiğim için annem beni karşılamak ve sevindirmek adına en sevdiğim yemekleri yapmış ama en son telefon çalıp ta konuşmaya daldığı için ocaktaki yağı unutmuş ve mutfağı alevler kaplamıştı.Ve alevler iyice yayılmış,tüm mutfağı yakmıştı.Annem apartman koridorunda bulunan yangın söndürme tüpünü alıp söndürmüştü ve her yer köpük her yer is olmuştu.Eve geldiğimde annem beni mis gibi evde,mis gibi yemeklerle karşılamak isterken isli ve köpüklü karşılamıştı.Çok üzlümüştü ama önemli olan onlara bir şey olmamasıydı.Aylarca o koku çıkmadı evden ve allahtan ev sigortalıydı.Mutfakta çok az eşya vardı.Ocak ta yanmıştı.Yemek yapmak için tekli ocak satın alıp kullanmıştık.Sigorta mutfağı yenilemek için anneme bir miktar ödeme yapmıştı ve bu da tam benim yurtdışı paramdı.2000 tl kadar.Annem mutfağını yenilmek yerine beni o parayla yurtdışına göndermişti.
"Mutfak yapılır.Sen merak etme.Ama yurtdışına her zaman gidemeyebilirisn.Bir daha şansın olmayabilir.Gitmelisin..."demişti.
İyi ki göndermişti beni,iyi ki vardı.Ne varsa annelerde var...Radikal kararlar alıp,çocuklarının geleceğini değiştiren annelerde...
RESİM ALINTIDIR.
5 yorum:
Selam annenizden öğrendim Sizi takibe aldım. Yurtdışı anıları okumak zevkli .
Cok tesekkur ederim,parildayn cicek;)
Annenize de sevgiler. et olayın da kedi,köpek faslında biraz gerildim ama maalesef dünya da tercih edenler var:( belki onlar da bizim için öyle düşünüyordur ama biz daha haklıyız.
Hele ki ben onlari gorunce baya kotu oldum ama maalesef tercih edenler var...
Hele ki ben onlari gorunce baya kotu oldum ama maalesef tercih edenler var...
Yorum Gönder