Şimdi anlatacağım şey sizde "Yuh Zeynep kurgu mu bunlar?Bizi mi yiyorsun acep?Herşey de seni buluyor Allaseenn..." düşüncesi oluşturacak.:))))
Dedim ya ben ve Teacher bir kolejde bölüm başkanıydım diye(...mın başkanı olduk orası da ayrı da neyse),biz canla başla çalışıyorduk.Ne bir maaş ne de bir sgorta demesi yapılıyordu.Zamanımızı harcıyorduk ama bize göre bu bir yatırımdı ve emeklerimizin meyvesini alacaktık.(Pışşşııkk!)Öğretmen alımları tamamlandı.Yabancı dil olarak 16 kişiydik.Evet kalabalıktık.Ve ders saatlerinden tutun da kitaplarına varana dek biz seçmiş,hangi öğretmenin nereye gireceğine dair bir şablon hazırlayıp herşeyi hazır şekilde okul sahiplerine sunmuştuk.İlk başta bir beğendiler,bizi bir övdüler."İyi k,i sizi aldık,iyi ki varsınız.Ama biz ilerleme görmek istiyoruz.Patlama bekliyoruz."
"Zamanla o patlama olacak" diyorduk ama bizim o "Zamanla" dediğimiz kısmı hiç duymuyorlardı zaar.Özel günler yaklaşıyor,biz pano ve pankartlar hazırlıyorduk.Straforlar,simli boyalar,fırçalar,kartonlar,evalar heryerdeydi.Aynı zamanda her birimiz en az 30 saat derse giriyorduk.Biz de ayrıca yurtdışı organizasyonları,toplantılar,eğitimler,velilere gönderilecek haftalık raporlar,ödevler ve çalışma kağıtlarını hazırlıyor ve arkadaşlara kendi öğrencileri için doldurmalarını istiyorduk.Yani ne var ki bunda demeyin.Her öğretmen yapıyor bunu ama biz sadece kendimiz için değil herkes için bir şablon oluşturup tek tek kontrolünü yapıyorduk.Herkes 17.00'de çıkarken biz uzun bir süre 20.30'dan önce çıkmadık.İdarecilerle aramız hep iyi oldu.Fakaaattt!Bir idareci vardı ki,daha bzi çok tanımadan "Zeynep ve Teacher ı bu okuldan kovdurmazsam beni de adam "değilim diyen bir kadındı.Biz bunu çok sonradan bir öğremen arkadaşımızdan duymuştuk.Gel zaman git zaman,biz evde ailemize vakit ayıramadan okulun işleriyle uğreşıyorduk.Haftasonları dahil okuldaydık.Emeklerimizn karşılığında bir teşekkür bekliyorduk.Tüm veliler çok memnundu ve öğrencilerimiz yabancı dili severek öğrenmeye başlamışlardı.Ama idare artık bize iyi yönde hiç birşey söylemiyordu.Nereden bilelim daha sonra bizi odalara çekip çekip azarlayacaklarını?Biz daha fazla çalışıyorduk.Adam bizden habire patlama istiyordu.
"Ya Teacher acaba bu grizu patlaması filan mı istiyor kız?Bir anda okulu patlatın mı diyor anlamadım ne sitiyor bizden?"
"Vallaha al benden de o kadar arkadaşım.Bi patlatıcam ona görecek gününü..."
Kaç günümüzü birlikte proje üretmenye çalışarak harcadık,inanın bilmiyoruz.Gece çocukları uyutup,sabaha dek birlikte kafa patlatırdık.Uygulardık,ama yine takdir görmezdik.Nasıl bir işti anlamadık?Herkes memnunken,sahnede gösterilerimiz düzenlendiğinde ayakta alkışlanırken neden idare ve sahipleri bizi hiç takdir etmiyordu?Neden azar işitmeye başlamıştık?Bize sürekli öğretmenlerin durumun soruyorlardı.Biz de bölüm başkanı olduğumuz için kimsenin hatasını yüzüne vurmuyor,güzel bir dille ifade etmeye çalışıyor,idareye karşı koruyorduk.Asla bir isim vermedik,şu şöyle yaptı bu böyle yaptı diye.Ama herşey bir olayla patlak verdi.Portekizli bir öğretmenimiz vardı,ispanyolca derslerine yardımcı olurdu.Aynı zamanda anaokulu ingilizce derslerine de girerdi.Ve biz onu gerçekten çok severdik.Çocuklarla çok iyi anlaşırdı ve çok güzel öğretirdi.Bir gün TV çekimleri için Bursa'nın en bilindik yerel kanallarından biri bizimle röportaj yapmak için okula geldi.Okulun müdürlerinden biri,genel koordinatör -ki önceki okuldan bir öğretmen arkadaşım olur kendisi- ve yabancı diller koordinatörü olarak ben.Bana o gün bir dersi çekeceklerini söylediler ve aklımıza hemen Portekizli'nin dersi geldi.Dedik ki ona yaptıralım.Hem eğlenceli geçiyor,hem de bol aktiviteli yapıyor dersi.Ama nedense sonradan bize sormadan programı değiştirdiler ve bana ona söylememi,kesin bir istek olmadığını söylediler.Başka bir öğretmeni ayarlamışlardı.Daha sonra ben bu Portekizliyi koridorda gördüm ve beni döndürüp bozuk türkçesi ile dedi ki;
"Sen neden bana söylemiyor TV çekimi olduğuni?"
"Söyleyecektim canım ama karar değiştirdiler."
"hayır,bana söylediler ama sonradan değiştirdiler.yani önce sen söylemeliydin"
"evet en söylemeliydim ama onlar benden önce söyledilerse elleri çabukmuş.Çünkü ben odadan çıkmadan karar değişti."
Sesi yükselmeye başladı.
"Sen ne biçim koordinatör?Sen bana söylemek zorundasın."
"Bak sonra konuşalım.Sesin yükseliyor.Sakileş sonra konuşuruz."
Dedim ve odaya girdim.Tabii bunu diğer müdürlerden biri "Zeynep ile Portekizli kavga ediyor" diye okul sahibine yetiştirmiş ve bizi odasına çağırdı.Bizi iki küçük çocuk gibi azarladı ve barışmamızı istedi.
"Küslük yokki barışalım.Tartıştık ve çözdük.Öyle değil mi Portekizli?"
"Herşey o kadar kolay olmuyor yani."
Şaşkındım.Biz bu arkadaşla normal hayatta da görüşmeye başlamıştık.Ne oldu da böyle bize karşı olmuştu?Bir süre sonra istifasını verdi.Kabul olmadı geri döndü filan derken okuldan gitti.Üzüldüm tabii ki.Öğrenciler onu seviyordu ama artık hiç bizimle öğretmenler odasına gelmiyordu,hiçbir yabancı dil öğretmeni ile iltişim kurmuyordu.Sinirlenmiştim dolayısıyla.Daha sonra Teacher'ı odasına çağırdı okul sahibi ve benim hakkımda dedikodulara başladı" Zeynep istedi ve o da gitti.O gönderdi onu.Onunla konuşacağım bu konuyu.".Bana bunu söyledi arkadaşım.Başımdan aşağı kaynar sular indi.ben mi neden olmuştum çıkışına.Ben ne yaptım?Ben iyi davranmaya çalıştım.herkes şahidimdi,ona espriler yapıyor gülüyorduk.Tartışmamızdan sonra dahi ben onla iletişim kurmaya çalışıyordum.Dayanamadım ve gittim odasına konuştum.Bana inanmadı ve beni gönderdi.Okulda habire yeni olaylar oluyordu ve herşeyden biz sorumlu tutulmaya başlamıştık.Hoşuma gitmiyordu ve ayaklarım geri geri gidiyordu.Kahraman'ım sayesinde tanıştığım biriyle başka bir okulla görüşme sağladım,kendimi garantiye aldım.Bursa'nın en eski ve en iyi dersanesi Temel Lise'ye dönmüştü ve seneye Anadolu ve Fen Lisesi olacaktı.Görüşme olumlu geçti ve anlaştık.Ama benim 2hafta içide orada işe başlamam gerekti.Oradaki ingilizce öğretmeni de işi bir anda sırf çok nöbet yazılıyor diye bırakmıştı.Zaten kararlıydım işten çıkmaya,ertesi gün gittim ve sahiplerinden biriyle konuştum.
"Bu bu nedenlerden dolayı istifa etmek istiyorum."
"Neden ne yaşadın okulda?"
"Bir kere sizin idareciniz bizi işten çıkarttıracağını sölyemiş ve her ne sorun olursa bizi neden gösteriyor."
"Nerden biliyorsun kim dedi?genel koordinatör mü?(Ayy çok uzun ya Kahve Tutkunu diyeceğim.Çok sever kahveyi arkadaşım)"
"Hayır,Melodi arkadaş söyledi"
"Çağırırım ama?"
"Çağırın kimden korkacağım ben."
Çağırdı ve o arkadaş ta " Evet öyle dedi."diyince çok bozuldu ve bana;
"Ya o arkadaş bir hata yapmış ama açıkçası sen bu okulun temel taşlarından birisin.Senin istifanı kabul etmiyorum.Sensiz olmaz bu okul.Bir kere ben okula gelince gözüm seni görmek ister."
"Neden?"
"Ee bu okulun kuruluşunda bulundun.Sen de Teacher da.Olmaz Zeynep."
"Ne kadar ısrar ederseniz edin ben çıkıyorum.Teşekkür ederim herşey için."
İnanın onunla son konuşmamız değildi bu,çok ikna etmeye çalıştı.Diğer kurucu da çağırdı ve ikna etmeye çalıştı ama olmayınca o okulda baba gibi sevdiğimiz müdürümüz beni çağırdı ve ondan güzel sözler eklerken o tam tersini söylemeye başladı.
"Bak Zeynep nasıl güveniyorsan artık kendine,buradan çıkınca sana iyi referans olmayacağız.Haberin olsun.İŞ bulamayacaksın."
"Olur hocam,olmayın.Ben de aynı şekilde iyi referans değilim okulunuz için."
Şaşkın gözlerle beni dinledi.
"Beni tanıyan tanıyor,tanımayanla da işim olmaz."
"Sen bilirsin yazık olacak sana."
"Anlamadım?Ya hocam benim kaşım gözüm için yapmadığınızı biliyorum.Etrafta ingilizce öğretmeni yok.Ben çıkarsam kim gelecek diyorsunuz ama ben yerime birini ayarladım.He hala bun diyorsanız yanılıyorsunuz.Bir Zeynep gider diğeri gelir,benim için de bir okul gider diğeri gelir."
Beni kurucu bir kez daha odasına çağırmıştı ve bu sefer iyi konuşmamıştı.Bana;
"Bak ne istiyorsun seni 1 hafta tatile göndereyim?"
"aa ne münasebet?"
"Tamam Zeynep gel hiç derse girme benim koltuğumda otur?"
"Ya madem iyi öğretmenim nenden derse girmiyorum da burada oturuyorum ben ya?"
"Ne istiyorsun o zaman?
"Ne istiyorum biliyor musunuz?Arkamdan konuşulmayacağı bir ortam istiyorum eşimden boşandım diye "Zeynep eşinden boşandı.Kocası yok vurun semeri üstüne..."diyen bir kurucu ile çalışmak istemiyorum.İki kuruş alayım ama kafam rahat etsin istiyorum ama o da burada yok benim için artık."
"Tamam Zeynep al şu sözleşmeyi,ne kadar maaş istiyorsan yaz ödeyeceğim.Sana bağlı.Hiç düşürmeyeceğim."
Lann keşke yazaydım 20.000:)))
"Hayır."
"Ama Zeynep mantıklı davran bak.Yoksa seni yaşatmam Bursa'da!İş bulamazsın.Seni süründürürüm."
"Ya ben ingilizce öğretmeniyim ya beni Bursa'da yaşatmazsanız başka şehirde yaşarım.Türkiye olmadı başka ülkede yaşarım.benim öyle egolarım yok.Öğretmenlik yapamazsam pazarda birşeyler satarım.Önümü kesemezsiniz."
"Bence sen artık oğluna ve kendine dikkat et!"
"Hadi ya kolay değil o işler.Korkmuyorum ben."
Dedim de tırstım annemi arayıp "Kemal'i sakın dışarı çıkartma,siz de mecbur olmadıkça dışarı çıkmayın"dedim.Korkmayana bak.Sıkı yönetim ilan ettim resmen:)))
Bir gün tam öğrencilerin dağıldığı sırada her iki kurucu da velilerin bulunduğu ortamda otururken ben;
"Nasılsınız hocam?Bir şey konuşabilir miyiz?
"Buyur,otur."
"Bakın ben sizi ekmeğinizi yedim.Siz de benim emeğimden yaralandınız.Ama ayaklarımgeri geri gidiyor.İstemiyorum çalışmak.Verin elinizi helalleşelim,güzel ayrılalım."
Bana bağırarak;
"Ya defol git be,ben de seni istemiyorum zaten.Ne halin varsa gör."
"Öyle mi bu son sözünüz mü hocam?"
"evet."
"Ben de o zaman sıra." dedim ve gittim.
Nasıl kendime güvenle çıktım o okuldan bir bilseniz,sanki milli piyangodan büyük ikramiye bana çıkmış ve gelip parayı kurucunun yüzüne çarparak "Ne kadar uleyn bu okul?Alıyorum..." demiştim ve artık okulun sahibi ben olmuştum.Meğer çok kısa sürecekmiş bu okul sahipliği duygusu.yerini korku ve panik alacakmış.Çünkü yaptıkları yapacaklarının yanında bir hiçmiş ama ben bunu bilmiyormuşum...
RESİM ALINTIDIR.