31 Temmuz 2016 Pazar

Delirdim Mi Acaba?

Deliriyor muyum len acaba?Delilik acaba böyle yavaş yavaş gelen bir şey mi yoksa aniden "Ben kimim?" ya da " Ben Einstein'ım" denilen cinsten bir şey mi?Bloğu yazmaya başladığımdan beri garip şeyler oluyor.Kemal'i ancak bu saatlerde uyutup,rahat bir şekilde yazadığım için geç saatlere sarkıyor yazılarım.Ve yazdıktan sonra da sabah 6 ya da 7'ye kadar uyuyamıyorum.Aslında yaşadıklarımı düşünmüyorum,yapacağım güzel işleri düşüüyorum.Kemal'in büyüdüğünü hayal ediyorum.Birlikte geçireceğimiz güzel zamanları düşünüyorum.yeniden birine aşık olur muyum,güvenir miyim onu düşünüyorum.Önümdeki haftayı planlıyorum...gibi...Ama sanırım bilinçaltım ben yazdıkça yaşananları tekrardan yaşıyor ve ben farketmeden bana zarar veriyor.Geçen dersten döndüğümde,oğlumla oynadım ve onun banyosunu yaptırım yatırdım.Ama göğsüme bir ağrı saplanmıştı ve sırtıma vuruyordu.Hani böyle ciğerleriniz iltihaplanır da ağrı yapar ya,onun gibi.Ben bunu yaşadığım için o ağrıya benzettim.Ve bu ağrı sabaha dek devam etti.Dayanamayıp sağlık ocağına gittim.Doktor beni muayene ettikten sonra dedi ki;
"Gazın var mı?"
"Var" da ne alakası var yani.Akşam biraz fazla kaçırmış olabilirim.
"Peki arada bir başın ağrıyor mu?"
"Evet."Çok ekrana bakıyorum da ondan.
"Halsizlik var mı?"
"Var."Ama çok çalışıyorum ondan ve hava sıcak.
"Peki terleme veya üşüme var mı?"
"Şimdi evet ama genelde hayır."
Bir ara kadın bana " Ne duruyorsuuuunnn...Helva yapsana,helva yapsana  vıy vıy.."diyecek dedim."Unun var mı?-var şekerin var mı?-var var..."
"Biz buna endorfik depresyon diyoruz."
"Yani?"
"Yani vücudun artık mutluluk hormonu salgılamıyor.Organların çürütmeye başlıyor kendini.Diyor ki artık biz yorulduk stresten,uzak dur.Nedenini biliyor musun depresyon halinin?"
"Sanırım biliyorum.Eski eşim ve diğerleri."
"Evet.Daha çok gençsin.Biri mutlaka çıkacak seni mutlu edebilecek ama o zamana dek lütfen ondan uzak dur.Telefonundan engelle."
"Engellleyemem çünkü çocuğu alıyor ve haberleşiyoruz onunla ilgili.Telefon açmasını istemiyorum,çünkü küfür ediyor."
"Anladım sana o zaman şu ilaçları vereceğim.Herkes yarım başlar ama sen bu durumda tam al.Ve iki sene kullan."
"Peki.Teşekkür ederim."
Dedim ama inanmadım.Evet normal değilim tabii ki.Her ne kadar bunları rahat yazabiliyor olsam da ben de insanım ve bilinçaltımın hala bulanık olduğunu biliyorum.Ama bu kadar ağır olduğunu düşünmüyorum ve bununla başa çıkabileceğimi düşünüyorum.Ne zaman başa çıkamayacağımı anlarsam o zaman gerçekten ilaç kullanacağım.İlaçlara karşı değilim ama önce kendi çabalamamı görmek istiyorum.Başımız ağrıdığında nasıl ağrı kesici alıyorsak,ruhumuzu da tamir etmek için ilaç elbette alınabilir.Bu sabah kalktığımda diyeceğim ama kalkamadım.Bu zamana dek hiç yaşamadığım bir başdönmesi yaşadım.Sabaha karşı bir midem bulanmıştı ve uyanmıştım.Oğluma su vermek için mutfağa giderken bi yalpaladım ama çok ani kalktığıma bağladım bunu.Ama bugün akşam 9a dek yatakta kaldım.Ara ara uyudum ara ara uyandım.Arada bir öğle yemeği yedim.Başımdaki dönem hafif geçmeye yerini yanmaya bırakmıştı.Çok korkmuştum hemen aklıma etrafımda bunu yaşayanları getirdim.Bir arkadaşım bana boşanma döneminden sonra vertigo atakları yüzünden işinin aksadığını söylemişti ve Teacher'ın da arada vertigo atağı geçirdiğini biliyordum.En son Kahramanlar'dan biri bunu yaşamıştı,tahliller yaptırmıştı fakat bir şey yoktu.Sadece yorgunluk ve stresti ama 1 hafta bu başdönmesini çekmişti.Araba dahi kullanamıyordu.Ben de aslında uykusuzluktan ve yorgunluktan olduğunu biliyordum.Ayrıca astım hastasıydım ve geçen gün göğsümün sıkışması da buna bağlıydı çünkü doktordan eve döndüğümde geçmişti.Hava çok sıcak olunca ben de hamam etkisi yaptı sanırım.Ben öyle kaplıca ve hamamlara giremiyorum bunun yüzünden.Ve bildiğiniz üzere bu sıralar hava çok sıcak.Pervaneler işe yaramıyor.Yani ben bunlara bağlıyorum.Psikolojik açıdan kötü değilim.en azından ben öyle hissediyorum.Kötü olmanın nasıl bir duygu olduğunu önceden biliyorum.Kendine güvensiz,çirkin hisseden,güçsüz hisseden,yapayalnız,bu dünyada eriyip gideceğini ve kimsenin farkında bile olmayacağını,kötüleri iyi yaşayacağını ama iyilerin sürüneceğini düşünen bir ben vardı önceden.Şu an öyle değilim.Ama depresyonun çeşitleri ve boyutları var bunu da biliyorum.Doktor bana blogdan uzak durmamı,yazılarımın bana herşeyi hatırlattığını,tekrar yaşattığını söylese de be sonuna dek yazmak anlatmak istiyorum.Rahatladığımı hissediyorum.Bunu başka insanlarla paylaşmak,ileride Kemal'in de bunu okuyacağını bilmem beni rahatlatıyor.Demiştim ya o kadar siliyorum ki bazı şeyleri hatırlamıyorum bile.Bunları yazmazsam herşeyi unutacağım.İyi ya da kötü hatırlamayacağım.O yüzden yazmalıyım.ama zorla değil seve seve yazıyorum.Gece olsun  diye bekliyorum yazmak,paylaşmak,içimdekileri akıtmak için...Ve yazacaklarım bitecekmiş gibi gelmiyor.Her an her gün yeni bir şey oluyor hayatım da...
RESİM ALINTIDIR.

30 Temmuz 2016 Cumartesi

Tanıklar Gelsinn...

Öğrencilere her geniş zamanı öğrettiğimde "ne için kullanırız bu zamanı,bana örnek cümle verir misiniz?" diye sorarım ve cevabını aldıktan sonra günlük rutin işleri birlikte tahtaya yazmaya başlarız.,
"Sabah saat 7de kalkarım,elimi yüzümü yıkarım,kahvaltı yaparım,giyinirim,işe giderim,öğle yemeği yerim,işe devam ederim,eve dönerim,arkadaşlarla takılırım,akşam yemeği yerim,eve dönerim...."
Önceden hayatım buna benzer rutinlerdeydi fakat uzun zamandır şu tahtaya yazdığım rutini yakalabilmiş değilim.Çok istiyorum sıradan bir hayatım olsun.Bu günlük rutin aynı beni tanımlasın...

Okul davası bitince dedim ki "evet işte bu,ev iş-iş ev :)".Hay ağzını arılar soksun Zeynep...Ertesi gün avukatım aradı ve dedi ki 
"Perşembe günü davamız var,saat 08.30 da orada buluşalım."
"Tamam."
Rahattım,nasılsa ben kazanacaktım.Kemal bende kalacaktı.En büyük isteğim buydu.1500tl nafaka,150bin maddi 150bin manevi tazminat ile arabayı istemiştim.Elbette bu meblağlar verilmeyecekti fakat hakime hanım mutlaka adil davranırdı diye düşünmüştüm.Tabii ki şahitlerim de vardı,Teacher ve İkizlerin annesi ile annem ve kardeşim.
Gittik,sabah 5.aile mahkemesi önünde beklemeye başladık.Tabii ki herkes benim moralimi yüksek tutmak için uğraştı.Espriler,şakalar.Millet görse "Heralde yazık kadın kafayı yedi.Yanındakiler de pek normal değiller.Adam boşanmakta haklı" diye düşünürler.Hiçbir duruşmaya gelmediği gibi buna da gelmedi fakat avukatı ve Yumurta Kafa oradaydı.Ve ilk tanık çağırıldı.Annem:)
"Adınız.."
"Tütü..:)"
"Nesi olursunuz?"
"Annesiyim."
"Herhangi bir olaya şahit oldunuz mu?"
"Olmaz mıyım.Ne zaman evlerine gitsem buzdolabı dolu içki şişeleri ile mutfak dolabının üstü de içilmiş boş şişelerle doluydu.Ben ne olduklarının sorduğumda kızım hep onu savunmaya geçerdi.Biz arada sırada gelirdik onlara çünkü o,hal ve tavırlarıyla bizi istemediğini çok güzel belli ederdi.Biz gelince hiç konuşmaz,hemen dışarı çıkardı.Esprilere gülmez böyle bıyık altından gülerdi hep bize."
"Ayrılma kararını duyunca ne yaptınız?"
"Çok üzüldüm tabii ama bir sorun olduğunu biliyordum.Ama yavrum hiçbir şey belli etmedi.Ne  mutlu bana ki çok güçlü bir kız yetiştirmişim."
Orada patlayacaktım gülmekten ama anneme bakmamaya karar verdim."Kendi yorumlarımızı katmadan ..."demişti avukat,annem maaşallah ne kadar kendi yorumu varsa katmıştı.Ama anne tabii,normal.
"Ben ayrıca ona bir mail attım.Nedenini sorgulamak için.İki aylık bebeğini neden insan bırakır diye."
"O ne cevap verdi?"
"Yazımı beğendi."
Orada herkesin yüzünde bir gülme belirdi,hakime hanım dahil...
Sonraki tanıkk...Teacher...
Ayn sorular ona da soruldu.
"Valla biz ne zaman gelsek o evde yoktu.Hatta Kemal'in mevlidinde bile yoktu."
"Olması mı lazım?Yani ben böyle şeyleri bilmem de."
"Tabii ki yani kadınlar ayrı erkekler ayrı yerde otursa da en azında getir götür işleri yapılır,yemek içecek alınır.Bir ihtiyaç olursa diye hep beklenir, kaldı ki kendi bebeğinin duası okunuyor yani.Benim de bebeğim var,eşim hep oradaydı.Ne kadar mevlide gitsem de hepsinin eşi oradaydı.Ama burda Zeynep yalnızdı ve herşeyi kendisi ve annesi yapmıştı.Aynı zamanda onun çok içtiğini de biliyorum.Birkaç kez ben de şahit oldum.Bir keresinde yürüyüş yaparken onlara kapıdan uğrayacaktım ama Zeynep beni evine almadı.Ben onu pencereden görmüştüm,içkiliyidi belli.Birkaç kez de dışarıda çok içtiğini görmüştüm."
Hemen karşı tarafın avukatı atladı:
"Zeynep hanım da içki içer miydi?"
"Ben zeynep'in içtiğini söylemedim,aynı mekanda ayrı yerlerde otururken sadece onun içtiğini gördüm.Zeynep içki içmez,benim yanımda da asla içmedi.Ben hiç şahit olmadım."
"Ayrıca ne zaman bir yerlere gitsek biz hep eşlerimizle giderdik fakat Zeynep tek gelirdi.O bizi sevmezdi ve arkadaşımızı da bizden uzak tutmaya çalıştı.Kaç kez onlara gitmeye çalıştık ama o hep bir iş bahane edip bizi evine almadı."
Sıradaki tanık...Kardeşim;
"Ben evlerine çok gitmezdim,zaten bizi istemezdi.Ama buzdolabında çok fazla içki vardı.Bir kez de eniştemle birlikte içmiştik ve ablam onu eve çağırmıştı geç olduğu için ama o,"Amannn boşver ya..." diyip devam etmişti..."
Sıradaki tanık.İkizlerin annesi...Zavallım çok şey söylemek istemişti ama durum onun istediği gibi yönlenmedi...
"Biz Zeynep'i hep çağırırdık ama o gelmezdi."
"E belki Zeynep Hanım istemiyordu?"
"Belki de ama hep onun istemediğini söyledi."
"Anladım.Buyrun oturun." :((((
Pek parlak geçtiğini söyleyemeyeceğim bu duruşmanın.Aslında hakime hanımın da inanası yoktu gibi.Avukatım "Keşke şahitler daha somut örneklerini de anlatsalardı.Bana söylediler aslında bu var şu var diye.Mesela İkizlerin Annesi onu bir AVM'de bir kızla elele görmüş.Hala evliyken...Onu söyleseydi keşke."
"Neys enapalım geçti artık.Ne olur sizce?"
"Tazminat ve nafaka düşük olur."
"Hadi ya?"
Üzülmüştüm ama napayım yani dünyanın sonur değildi ve kurtulmuştum bir duruşmadan daha.Ve nedense içim rahatlamıştı.Ama sanırım en iyi geçen duruşma oydu.Bundan sonrakiler biraz kanırtacaktı çünkü...
RESİM ALINTIDIR.

Bir Davadan Kurtulma Pastası:)))

Yeni bir gün yeni bir ekşındı benim için...Bir sabah uyandım,işe gitmek için apartmandan bir çıkıyorudum ki bana gelen bir zarf gördüm.Bu zarf ne fatura ne de bankaların  gönderdiği reklam,kampanya zarfı değildi.Bir gün "Allah'ım nolur bu fatura olsun!" diye dua edeceğim hiç aklıma gelmezdi.Korkarak ama bir hışımla açtım zarfı.Bu zarfta bi 11.000 bi okulun adı bi benim adım,adımın yanında 1 hafta içinde ödemem gerektiği yoksa eve haciz geleceği yazıyordu.Okul evime bunu da göndermişti.Bir hışımla yeni avukatımı aradım ve bana;
"Evet bu gelecek ve biz de itiraz edeceğiz.Hemen İcra'ya git ve bunu durdur"dedi.İşten izin aldım ve hemen gittim.Ya ben böyle işleri bilmem ve sevmem de.Neden diğer kadınlar gibi hangi kuaföre gideyim demiyorum da acaba bugün hangi hukuki işlemi yapmak için hangi daireye gideceğim diye düşünüyorum ya?Mesleği hukukla ilgili olalar biliyorlardır gerçi ama o icra dairesi nedir arkadaş?Kıraathane mi,nüfus müdürülüğü mü ki o kadar kalabalık ve çok dosya var?İğrenç kokuyor.İnsanlar merdivenlerden aşağı yukarı inip çıkıp öyle bir trafik oluşturmuşlar ki,uzaktan bakılınca zannedersin Wall Street Borsası'nı takip etmek için gidip geliyorlar:)Girdim içeri ve elimdekini gösterdim,"durdurmak istiyorum" dedim.15 dklık bir işlemden sonra işim bitti.Ama adamlar benden illallah etti.
"Bitti dimi.Evime haciz gelmez dimi?"
"Gelmez."
"Emin misiniz?Yapacağım bir şey var mı ,unuttuğum?"
"Yok hanımefendi.Bitti."
"Heee...öyle diyorsunuz...İyi peki."
hacizi de engellemiştim ama eve giderken noluyor dedim ya.Sonra avukatla buluştuğumuzda arkadaşıma okul sahibinin gönderdiği mesajı okudum"O kadının canını yakın!" Ya bu ne demek size soruyorum a dostlar?Yani ne istiyorsun?Madem o kadar değer veriyordun,çıkmamı istemiyordun ya da değer vermek değil mesele beni idare etmek için neden biraz daha tutamadın o dilini?Neden huyuma göre gitmedin de hep aşağıladın,hakaret ettin?Haksız yere çıkmadım.Vicdanım rahattı.Ya ufak bir çocuğuyla tek başına çalışan boşanmış bir kadından ne isteyebilirdi başka bir insan?Evet benim de aklıma düşündüğünüz şey geldi ama ne kadar çabalarsa çabalasın onu bende bulamaycağını iyi bildiği için benimle bu yönde uğraşmak istedi belki de.Bilemiyorum.Sonuçta ülkemizde boşanmış kadına nasıl akıldığını biliyoruz hepimiz!Zaten boşanmış,eli ayağı birbirine girmiş hele ki çocuğu varsa bir erkeğe muhtaç,hiçbir işini yapamayan,para kazanamayan,hatta alışverişi bile yapamayan,faturaları ödeyemeyen,aciz insanlar olarak anılırlar.Hatta insanlarımız boşanmış kadınlara;anlamı eşi vefat eden anlamına gelen "dul" sıfatını yapıştırırlar,anlamını bilmeden.Nice boşanmış kadın "Dul" olabilmeyi diler içinden halbuki.Çünkü en azından eşi belki de iyi bir insandı ve ömrü o kadardı,vefat etti.Arkasından "Allah cezanı versin "değil de "Allah rahmet eylesin" diyebilmeyi isteyen bir çok kadın vardır inanın.Ve kendi avukatım bana
"Ondaki ego inan ki kimsede yok.Kendine yediremedi."
"Arkadaş,ben kendi başına çalışmaya çalışan bir kadınım ya.Sıradan bir kadınım ya.Özelliğim yok.Süper güzel değilim ki bana taksın.Ya da ne bileyim ünlü değilim ki üzerimden prim yapsın.Bu neyi egosudur ya?"
Öğretmen arkadaşlarım olaı biteni tabii ki okul içinde olunca yakından takip ediyorlardı.Ve hepsi çok üzülüyordu ve bana zarar vereceğinden tırsmıştı.Kısa süre sonra bana yaptığı şeye çok alışmış olsa gerek,birkaç öğretmene daha yapmaya kalkıştı ve onları da kendi avukatıma yönlerdirim.Hepimiz haliyle çok sinirliydik.Vaktimizi alıyor,gece uykularımızı ister istemez kaçırıyordu.Gece mışıl mışıl uyuyan ben artık sabahları kalktığımda dişlerimi sıkmaktan çenemdeki ağrıyla uyanıyordum.Hangisini düşünmeliydim öncelikli olarak;boşanmayı mı yoksa iş davasını mı?Ne zaman bitecekti ya bunlar?Ben artık işimi aksatmak istemiyordum.Ve işin gerçeği heryere para gidiyordu,notere,avukata,gidiş gelişlerde benzine...ama işten izin alıyor ya da özel derslerimi iptal etmek zorunda kaldığım için para kaybım oluyordu.Zaten okul 1 aylık maaşımı yiyip yutmuştu,1 ay içerideydim.Hala Kemal'in,kendimin ve ailemin can güvenliğinden tırsmıyor değildim,parayı düşünüyordum,arabayla gitmesem hiçbir yere zamanında yetişemiyordum.Biri anyada biri Konya'daydı derslerin.Heee bu arada asıl iş yerimde olan o değerli insanları es geçemem.Daha işe yeni başlamama rağmen bana her işlemi yapabilmem için izin verdiler.Ve bir kez de yüzüme çarpadılar,okula geldiğimde suratlarını asmadılar.Bana hep güleryüzlü davrandılar.Ben bu okulda hiç görmediğim bir ilgiyi gördüm.Hatta efenim şöyle söyleyeyim size,bir gün boşanma davasının ilk duruşmasına gitmek için izin aldım ama öğlen geleceğimi belirttim.Fakat duruşma süresi uzadı.ama ben haber vermeyi unuttum.Duruşmadan çıkınca okuldan aradılar ve beni aldı bir telaş,
"Ayy anne eyvah ya.Ben okulu aramayı unuttum.Kesin gelme artık diyecekler." dedim.
Ama ne dediler?;
"Yapma Zeynepcim,onun için aramadık.Burası Türkiye,kaç kez aradık seni cevap vermeyince sana bir şey oldu zannettik.Ödümüz koptu.iyi misin?Sonuç nedir?"
Dedim ki doğru mu duyuyorum ben?Yoksa delirdim de aslında duymak istediklerimi gerçekte söylüyorlarmış gibi mi duyuyorum?Neler oluyor ya?
"Aaa,çok teşekkür ederim.İyiyim ama tabii bi sinir hoplaması yaşadım.İlk duruşma bitti gelince sizinle de paylaşırım.Size de çok mahçubum gerçekten.Ama anlayışınız için çok teşekkür ederim."
"Ne demek canım benim,yaşadığın şeyler çok sıradışı şeyler ve kadın olarak tek başına mücadele etmek zorundasın ama arkandayız,destekçiniz."
Allah'ım dünyanın en mutlu insanı bendim heralde o 5 dk. süresinde.İlk defa bir iş yeri benim nasıl olduğumu soruyor ve önemsiyordu.Ve inanın ondan sonraki hergün işe koşarak gittim neden mi?Okulun sahibi -takma isim kullanmayacağım-Canan Hanım her geldiğimde,
"Güzel kadın,hoşgeldin..."ya da "iyi ki varsın,iyi ki bizimlesin.." ya da "Hep gülen kadın..."diye bana sarılıp çok içten öperek karşılıyordu.hem de öyle hani yanak değdirerek bi sağa bi sola formaliteden öpme değil.Yani sanki işverenim değil de bizim aileden biriymiş gibi,aynı teyzelerim gibi...Nasıl motive oluyordum nasıl...İdare kadro...Böyle bir idare yok.Ben görmedim yani.Mutlak vardır çevrenizde,olmaz mı koskoca Türkiye.Ama böylesine rastladığım için çok şükür.Öğretmen arkadaşlar,yeni meni dinlemedi.Sağolsunlar ilk günden itibaren çok sıcak davrandılar.Biri hariç:))))Onu da sonraya saklıyorum:) Öğrencilerim mi...Bir taneler...Hepsi lise öğrencisi,ergen dersiniz ama böyle esprili böyle kafa çocuklar yok...Resmen derse girmek için dakika sayar olmuştum.İyi gelmişti bu okul ve bu insanlar bana.Hayatımda herşey ters gidecek değildi ya...Bir yandan iyi şeyler de oluyordu.Yavaş yavaş herşey yoluna giriyordu.Ortalık bir süre durgunken,normal hayat sürerken okulun benimle protokol imzalamak istediğini öğrendim.Yani ne ben onlardan bir şey isteyecektim-ödenmemiş sigorta ve maaşları(hani o manyak gibi gidip geldiğimiz aylarda olanı) ,mobbing tazminatı-ne de onlar benden ir şey isteyeceklerdi.Üstelik artık benimle uğraşmayacaklardı.Protokol avukatlarımız tarafından imzaladı ve çok şükür ki bu bitti.Resmen evde bir bayram havası vardı ya.Pasta filan aldık,valla bak.Ne o?Bir davadan kurtulduk pastası...Üstüne de darısı öteki davalara yazdıracaktım da,dedim pastanın görüntüsü bozulmasın:)))Bunu atlattığım için sevinirken,tüm destekçilerime olayı anlatmış ve sonucu söylemiştim.Beraber de çok sevinmiştik.Ama diyorum ya ekşın bitmezzzz....Bitemez...Eğer çok durağan bir hayatınız varsa,gelin benimle  şöyle 1 hafta 10 gün kadar yaşayın.Bakın görün nasıl topuklarınız totonuza vura vura kaçıyorsunuz.Aksiyon peşinde olanlar,bakın korku evlerinin size salgılattığı adrenalinin 10 katını yaşatırım.Garanti!:)))Şaka şaka ,şimdi korku evi sahipleri kızmasın bana.Bir de onlar dava açmasın.valla iyidir,güzeldir Korku Evleri,bir şey demedim,tövbe:))
RESİM ALINTIDIR.

29 Temmuz 2016 Cuma

Korkmadım Ya Abartmayın,Tırstım:)))

fear clipart ile ilgili görsel sonucu
Öyle millete horozlanırsan gelir seni didiklerler anam.Tabii avukata sormadan okula gitmemezlik yapamazdım.Önce boşanma avukatıma soracaktım sonra okula gelmeyecektim.Avukata hemen telefon açtım ve bana istifamı noter vasıtasıyla gönderebileceğimi,böylelikle de kabul etmek zorunda kalacaklarını söyledi.Ertesi gün okula gitmeden önce hemen notere gidip istifa dilekçemi yazdım.Okula geldim.Tabii hiç idarecilerin suratına bakmıyordum.Ama öğretmen arkadaşlarla gayet güzel konuşuyordum,öğrencilerimle ve velilerimle de öyle.Hatta bir sınıf öğretmeni arkadaşım  olanları duymuş ve bana demişti ki;
"Zeynep ya bu ne cesaret valla...Süpersin...İdolümüzsün..."
teacher da;
"Valla çok rahat yani.Korkmuyor hiç.Ölüm rahatlığımı geldi kızzzım:))))"
Yok yok ölüm rahatlığı değil,cahil cesareti o.Hukuk adına bi bok bilmeyince çok cesur oluyorsun.Hukuk,filmlerdeki gibi"İtiraz ediyorum.Söyleyin sayın jüri,sizce de masum değil miyim?"gibi işlemiyormuş.hep haklıdan yana zannetmişim.Ama ben bunu yine sonradan anladım:)))
   Daha bismillah okulun bahçesinden çıkmadan hooop telefonum çaldı;
"Alo"
Tok bir ses...
"Merhaba Ben X Hukuk Bürosundan arıyorum.Zeynep Hanım ile mi görüşüyüroum?"
Yüzüm hafif sararmış olmalı,
"Eee..evet?"
"Bakın hanımefendi,bir sözleşmeniz var.Burada bir miktar meblağ var.Eğer biz sizi haksız yere işten çıkarırsak bu meblayı biz,siz durduk yere istifa ederseniz siz ödeyeceksiniz.Ne düşünüyorsunuz?"
"Düşünecek bir şey yok beyfendi ben zaten istifamı noter aracılığı ile verdim.Elinize geçer muhtemelen.Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim."
"Heee öyle mi?Tamam o zaman işlem başlamış."
Neyy...kapama....Allahını seversen...Ne işlemi...
"Evet aynen iyi günler."
Bak bak cesarete...Neyin başladığını biliyon mu len avukata öyle atar yapıyon sen?
Bi elim ayağım boşaldı.Teacher dedi ki;
"Noldu be ?"
"Aa..av..avukat aradı laaan...İşlem başladı dedi."
"Ne işlemi.."
"Ne bileyim?"
"Yaw yok be sırf korkutmak amaç."
"İnşallah."
Arabaya bindim ve özel ders verdiğim yere gittim.Durumu Kahramanlarıma anlattım ve dediler ki;
"Üzülme canım benim.Bişey yapamaz.Hiç olmadı çok güvendiğimiz,bomba gibi bir avukat var ona danışırız."
"Valla mı,tamam o zaman."
Ve ertesi gün işe gitmedim.1 gün dinlenme süresi içerisinde birşey olmadı fakat ertesi gün özel derse araayla giderken,bir anda dörtyolda sağımdan bir araba solumdan bir araba hızla geldi bir anda fren yapmak zorunda kaldım ve koltuğumdan öne direksiyona doğru savruldum.Ne yapıyor bunlar diye baktığımda ikisi de bana işaret parmaklarını göstererek "Aklını başına al"gibi bir hareket yapıp hızla uzaklaştılar.O telaştan plaka bile alamadım.Aklıma hemen "ya Kemal de o an benimle olsaydı ve ben fren yapamasaydım" düşüncesi geldi.Çektim kenara sinirden ağlamaya başladım.Ya bu kadar çok muydu egoları.Bir insana zarar verebilmeyi düşünecek kadar.Ama bununla da yetinmediler.Ben işe gittim ama nasıl gittiğimi bir de bana sorun.Yolları nasıl gittiğimi hatırlamıyorum.ellerim direksiyonu,bacaklarım gaz ve frene otomatik basıyordu.Otomatik pilota alıp ruhumu teslim etmişim ya:)))Dersi de yaptım ama hala ellerim titriyordu.Hemen anneme haber verdim,çıkmayın sakın diye yine.O da benim eve çabucak ama yavaş:) gelmemi istiyordu.Eve vardım ve işin ciddiyetini algıladım.Artık yolda giderken dikkat etmeliydim.Neler duyuyorduk,en ufak bir şey için bile kaçırılmalar,yaralamalar,cinayetler...Allah korusun...Sonra yeni anlaştığım iş yerine gidip gelmeye başladım.Fakat son maaşım orada kalmıştı.Onu da alamamıştım bu arada Kahraman'a diyordum ki;
"Ya ben İlçe Milli Eğitim'e gittim bi baktım sözleşmeler yanlış.Brütü nete yazmışlar.Bankaya hiç o paralar yatmıyor.E sigorta açıkları var.Bi denetleme geçirseler onlar yandı.Ama bunların güvendiği bir şey var da ne?"
Bir süre sonra güvendiklerinin aslında tanıdık bir hukuk adamı olduğunun farkına vardık.Ve o kişi Kahraman'ımın en yakın arkadaşlarından biriydi ve okul benim diğer çalıştığım yerlere belki sigortasız çalışıyorumdur diye ceza göndermişti de bu iş öyle meydana çıkmıştı.Okul haricinde sigortalı olarak 2 yerde daha çalışıyordum.En azından ben sigortalıyım diye biliyordum.Kahramanım'ın yerinde sigortalıydım ama meğer diğerinde değilmişim.Orada da soruşturma başladı ve müfettişler denetlemeye başladı.Çalıştığım yer de bana bu işi ayarlayan kişinin ortağı olduğu bir kurumdu.Bunu da daha sonra anlatacağım.Asıl olaya dönersek,ben bildiğiniz tutuşmuştum."Eyvah o iyi dediğiniz,yıldırım gibi,bomba gibi bir avukat dediğiniz kişi mi onların avukatı?Yandım leennnnn..."
"Yahu dur bak seninle görüşmek istiyor."
"Ne?Benle mi?Ben tek gidemem.Ya bir şey olursa,ya bu bir oyunsa,ya onlar da onun yanındalarsa ve bana birşey yaparlarsa?"
"Dur ben de geleceğim seninle.Gel beni al canım sen,sonra buradan beraber gidelim ama sen onu bir ara."
"Tamam."
Bir süre elimde telefon tuşlara bakakaldım.Arasam ne diyeceğim diye.Neyse yine o cahil cesaretimi geri çağırdım.
"Merhaba,Bomba Bey.Ben Zeynep."
"Ahhh hocam ya,ah ahh..."
"Sizi arada bıraktım değil mi?Bakın çağırmışsınız beni ama geleyim görüşüelim,tanışalım fakat  siz lütfen savunduğunuz müvekklinizden vazgeçmeyin."
"Gelin hocam siz."
Kapattım telefonu ve Kahraman'ımı almaya gittim.Gidene dek soğuk terler döktüm.Ve bir restaurantta buluştuk,konuştuk ve konunun ona hiç böyle aktarılmadığını,tamamen benim suçlu olduğumu düşündüğünü fakat ne kadar yanıldığını söyledi.
"Zeynepcim bir kere seni dik duruşundan dolayı tebrik ederim."
Yahu o benim dışım,içimden 3,5 atıyom biliyon mu sen?:)))Korkudan kazık yutmuş gibiyim.Sen onu görüyon diye düşünsem de,
"Ah,çok teşekkür ederim..." dedim.
"Öncelikle ben haklı olanın yanındayım ama onlar da benim müvekkilim.Sana yapabileceğim tek şey sana çok güvenilir bir avukat tavsiye etmek."
"Tabii ki."
Avukatın adını verdi ve hemen vekalet çıkartmamı istedi.Zaten okulun suçlu olduğunu,bir sürü hata yaptığını biliyordu.hem beni rahatlatmıştı korkularımdan hem de onları az zararla kurtaracaktı.Rahat mıydı içim?Bir süreliğine vet.Nedense güvenmiştim.Nedeni belliydi aslında.Kahraman'ım önermişti bana ve bizi o tanıştırmıştı.Eve giderken içim rahattı.Rahattı ama bu kadar çabuk muydu rahatlama bu işte bir şey var demiştim.Nitekim o akadar çabuk rahat olunamayacağını ertesi gün öğrenecektim...
RESİM ALINTIDIR.

Bursa'da Yaşatmazmış!

Şimdi anlatacağım şey sizde "Yuh Zeynep kurgu mu bunlar?Bizi mi yiyorsun acep?Herşey de seni buluyor Allaseenn..." düşüncesi oluşturacak.:))))

    Dedim ya ben ve Teacher bir kolejde bölüm başkanıydım diye(...mın başkanı olduk orası da ayrı da neyse),biz canla başla çalışıyorduk.Ne bir maaş ne de bir sgorta demesi yapılıyordu.Zamanımızı harcıyorduk ama bize göre bu bir yatırımdı ve emeklerimizin meyvesini alacaktık.(Pışşşııkk!)Öğretmen alımları tamamlandı.Yabancı dil olarak 16 kişiydik.Evet kalabalıktık.Ve ders saatlerinden tutun da kitaplarına varana dek biz seçmiş,hangi öğretmenin nereye gireceğine dair bir şablon hazırlayıp herşeyi hazır şekilde okul sahiplerine sunmuştuk.İlk başta bir beğendiler,bizi bir övdüler."İyi k,i sizi aldık,iyi ki varsınız.Ama biz ilerleme görmek istiyoruz.Patlama bekliyoruz."
"Zamanla o patlama olacak" diyorduk ama bizim o "Zamanla" dediğimiz kısmı hiç duymuyorlardı zaar.Özel günler yaklaşıyor,biz pano ve pankartlar hazırlıyorduk.Straforlar,simli boyalar,fırçalar,kartonlar,evalar heryerdeydi.Aynı zamanda her birimiz en az 30 saat derse giriyorduk.Biz de ayrıca yurtdışı organizasyonları,toplantılar,eğitimler,velilere gönderilecek haftalık raporlar,ödevler ve çalışma kağıtlarını hazırlıyor ve arkadaşlara kendi öğrencileri için doldurmalarını istiyorduk.Yani ne var ki bunda demeyin.Her öğretmen yapıyor bunu ama biz sadece kendimiz için değil herkes için bir şablon oluşturup tek tek kontrolünü yapıyorduk.Herkes 17.00'de çıkarken biz uzun bir süre 20.30'dan önce çıkmadık.İdarecilerle aramız hep iyi oldu.Fakaaattt!Bir idareci vardı ki,daha bzi çok tanımadan "Zeynep ve Teacher ı bu okuldan kovdurmazsam beni de adam "değilim diyen bir kadındı.Biz bunu çok sonradan bir öğremen arkadaşımızdan duymuştuk.Gel zaman git zaman,biz evde ailemize vakit ayıramadan okulun işleriyle uğreşıyorduk.Haftasonları dahil okuldaydık.Emeklerimizn karşılığında bir teşekkür bekliyorduk.Tüm veliler çok memnundu ve öğrencilerimiz yabancı dili severek öğrenmeye başlamışlardı.Ama idare artık bize iyi yönde hiç birşey söylemiyordu.Nereden bilelim daha sonra bizi odalara çekip çekip azarlayacaklarını?Biz daha fazla çalışıyorduk.Adam bizden habire patlama istiyordu.
"Ya Teacher acaba bu grizu patlaması filan mı istiyor kız?Bir anda okulu patlatın mı diyor anlamadım ne sitiyor bizden?"
"Vallaha al benden de o kadar arkadaşım.Bi patlatıcam ona görecek gününü..."
Kaç günümüzü birlikte proje üretmenye çalışarak harcadık,inanın bilmiyoruz.Gece çocukları uyutup,sabaha dek birlikte kafa patlatırdık.Uygulardık,ama yine takdir görmezdik.Nasıl bir işti anlamadık?Herkes memnunken,sahnede gösterilerimiz düzenlendiğinde ayakta alkışlanırken neden idare ve sahipleri bizi hiç takdir etmiyordu?Neden azar işitmeye başlamıştık?Bize sürekli öğretmenlerin durumun soruyorlardı.Biz de bölüm başkanı olduğumuz için kimsenin hatasını yüzüne vurmuyor,güzel bir dille ifade etmeye çalışıyor,idareye karşı koruyorduk.Asla bir isim vermedik,şu şöyle yaptı bu böyle yaptı diye.Ama herşey bir olayla patlak verdi.Portekizli bir öğretmenimiz vardı,ispanyolca derslerine yardımcı olurdu.Aynı zamanda anaokulu ingilizce derslerine de girerdi.Ve biz onu gerçekten çok severdik.Çocuklarla çok iyi anlaşırdı ve çok güzel öğretirdi.Bir gün TV çekimleri için Bursa'nın en bilindik yerel kanallarından biri bizimle röportaj yapmak için okula geldi.Okulun müdürlerinden biri,genel koordinatör -ki önceki okuldan bir öğretmen arkadaşım olur kendisi- ve yabancı diller koordinatörü olarak ben.Bana o gün bir dersi çekeceklerini söylediler ve aklımıza hemen Portekizli'nin dersi geldi.Dedik ki ona yaptıralım.Hem eğlenceli geçiyor,hem de bol aktiviteli yapıyor dersi.Ama nedense sonradan bize sormadan programı değiştirdiler ve bana ona söylememi,kesin bir istek olmadığını söylediler.Başka bir öğretmeni ayarlamışlardı.Daha sonra ben bu Portekizliyi koridorda gördüm ve beni döndürüp bozuk türkçesi ile dedi ki;
"Sen neden bana söylemiyor TV çekimi olduğuni?"
"Söyleyecektim canım ama karar değiştirdiler."
"hayır,bana söylediler ama sonradan değiştirdiler.yani önce sen söylemeliydin"
"evet en söylemeliydim ama onlar benden önce söyledilerse elleri çabukmuş.Çünkü ben odadan çıkmadan karar değişti."
Sesi yükselmeye başladı.
"Sen ne biçim koordinatör?Sen bana söylemek zorundasın."
"Bak sonra konuşalım.Sesin yükseliyor.Sakileş sonra konuşuruz."
Dedim ve odaya girdim.Tabii bunu diğer müdürlerden biri "Zeynep ile Portekizli kavga ediyor" diye okul sahibine yetiştirmiş ve bizi odasına çağırdı.Bizi iki küçük çocuk gibi azarladı ve barışmamızı istedi.
"Küslük yokki barışalım.Tartıştık ve çözdük.Öyle değil mi Portekizli?"
"Herşey o kadar kolay olmuyor yani."
Şaşkındım.Biz bu arkadaşla normal hayatta da görüşmeye başlamıştık.Ne oldu da böyle bize karşı olmuştu?Bir süre sonra istifasını verdi.Kabul olmadı geri döndü filan derken okuldan gitti.Üzüldüm tabii ki.Öğrenciler onu seviyordu ama artık hiç bizimle öğretmenler odasına gelmiyordu,hiçbir yabancı dil öğretmeni ile iltişim kurmuyordu.Sinirlenmiştim dolayısıyla.Daha sonra Teacher'ı odasına çağırdı okul sahibi ve benim hakkımda dedikodulara başladı" Zeynep istedi ve o da gitti.O gönderdi onu.Onunla konuşacağım bu konuyu.".Bana bunu söyledi arkadaşım.Başımdan aşağı kaynar sular indi.ben mi neden olmuştum çıkışına.Ben ne yaptım?Ben iyi davranmaya çalıştım.herkes şahidimdi,ona espriler yapıyor gülüyorduk.Tartışmamızdan sonra dahi ben onla iletişim kurmaya çalışıyordum.Dayanamadım ve gittim odasına konuştum.Bana inanmadı ve beni gönderdi.Okulda habire yeni olaylar oluyordu ve herşeyden biz sorumlu tutulmaya başlamıştık.Hoşuma gitmiyordu ve ayaklarım geri geri gidiyordu.Kahraman'ım sayesinde tanıştığım biriyle başka bir okulla görüşme sağladım,kendimi garantiye aldım.Bursa'nın en eski ve en iyi dersanesi Temel Lise'ye dönmüştü ve seneye Anadolu ve Fen Lisesi olacaktı.Görüşme olumlu geçti ve anlaştık.Ama benim 2hafta içide orada işe başlamam gerekti.Oradaki ingilizce öğretmeni de işi bir anda sırf çok nöbet yazılıyor diye bırakmıştı.Zaten kararlıydım işten çıkmaya,ertesi gün gittim ve sahiplerinden biriyle konuştum.
"Bu bu nedenlerden dolayı istifa etmek istiyorum."
"Neden ne yaşadın okulda?"
"Bir kere sizin idareciniz bizi işten çıkarttıracağını sölyemiş ve her ne sorun olursa bizi neden gösteriyor."
"Nerden biliyorsun kim dedi?genel koordinatör mü?(Ayy çok uzun ya Kahve Tutkunu diyeceğim.Çok sever kahveyi arkadaşım)"
"Hayır,Melodi arkadaş söyledi"
"Çağırırım ama?"
"Çağırın kimden korkacağım ben."
Çağırdı ve o arkadaş ta " Evet öyle dedi."diyince çok bozuldu ve bana;
"Ya o arkadaş bir hata yapmış ama açıkçası sen bu okulun temel taşlarından birisin.Senin istifanı kabul etmiyorum.Sensiz olmaz bu okul.Bir kere ben okula gelince gözüm seni görmek ister."
"Neden?"
"Ee bu okulun kuruluşunda bulundun.Sen de Teacher da.Olmaz Zeynep."
"Ne kadar ısrar ederseniz edin ben çıkıyorum.Teşekkür ederim herşey için."
İnanın onunla son konuşmamız değildi bu,çok ikna etmeye çalıştı.Diğer kurucu da çağırdı ve ikna etmeye çalıştı ama olmayınca o okulda baba gibi sevdiğimiz müdürümüz beni çağırdı ve ondan güzel sözler eklerken o tam tersini söylemeye başladı.
"Bak Zeynep nasıl güveniyorsan artık kendine,buradan çıkınca sana iyi referans olmayacağız.Haberin olsun.İŞ bulamayacaksın."
"Olur hocam,olmayın.Ben de aynı şekilde iyi referans değilim okulunuz için."
Şaşkın gözlerle beni dinledi.
"Beni tanıyan tanıyor,tanımayanla da işim olmaz."
"Sen bilirsin yazık olacak sana."
"Anlamadım?Ya hocam benim kaşım gözüm için yapmadığınızı biliyorum.Etrafta ingilizce öğretmeni yok.Ben çıkarsam kim gelecek diyorsunuz ama ben yerime birini ayarladım.He hala bun diyorsanız yanılıyorsunuz.Bir Zeynep gider diğeri gelir,benim için de bir okul gider diğeri gelir."
Beni kurucu bir kez daha odasına çağırmıştı ve bu sefer iyi konuşmamıştı.Bana;
"Bak ne istiyorsun seni 1 hafta tatile göndereyim?"
"aa ne münasebet?"
"Tamam Zeynep gel hiç derse girme benim koltuğumda otur?"
"Ya madem iyi öğretmenim nenden derse girmiyorum da burada oturuyorum ben ya?"
"Ne istiyorsun o zaman?
"Ne istiyorum biliyor musunuz?Arkamdan konuşulmayacağı bir ortam istiyorum eşimden boşandım diye "Zeynep eşinden boşandı.Kocası yok vurun semeri üstüne..."diyen bir kurucu ile çalışmak istemiyorum.İki kuruş alayım ama kafam rahat etsin istiyorum ama o da burada yok benim için artık."
"Tamam Zeynep al şu sözleşmeyi,ne kadar maaş istiyorsan yaz ödeyeceğim.Sana bağlı.Hiç düşürmeyeceğim."
Lann keşke yazaydım 20.000:)))
"Hayır."
"Ama Zeynep mantıklı davran bak.Yoksa seni yaşatmam Bursa'da!İş bulamazsın.Seni süründürürüm."
"Ya ben ingilizce öğretmeniyim ya beni Bursa'da yaşatmazsanız başka şehirde yaşarım.Türkiye olmadı başka ülkede yaşarım.benim öyle egolarım yok.Öğretmenlik yapamazsam pazarda birşeyler satarım.Önümü kesemezsiniz."
"Bence sen artık oğluna ve kendine dikkat et!"
"Hadi ya kolay değil o işler.Korkmuyorum ben."
Dedim de tırstım annemi arayıp "Kemal'i sakın dışarı çıkartma,siz de mecbur olmadıkça dışarı çıkmayın"dedim.Korkmayana bak.Sıkı yönetim ilan ettim resmen:)))
Bir gün tam öğrencilerin dağıldığı sırada her iki kurucu da velilerin bulunduğu ortamda otururken ben;
"Nasılsınız hocam?Bir şey konuşabilir miyiz?
"Buyur,otur."
"Bakın ben sizi ekmeğinizi yedim.Siz de benim emeğimden yaralandınız.Ama ayaklarımgeri geri gidiyor.İstemiyorum çalışmak.Verin elinizi helalleşelim,güzel ayrılalım."
Bana bağırarak;
"Ya defol git be,ben de seni istemiyorum zaten.Ne halin varsa gör."
"Öyle mi bu son sözünüz mü hocam?"
"evet."
"Ben de o zaman sıra." dedim ve gittim.
Nasıl kendime güvenle çıktım o okuldan bir bilseniz,sanki milli piyangodan büyük ikramiye bana çıkmış ve gelip parayı kurucunun yüzüne çarparak "Ne kadar uleyn bu okul?Alıyorum..." demiştim ve artık okulun sahibi ben olmuştum.Meğer çok kısa sürecekmiş bu okul sahipliği duygusu.yerini korku ve panik alacakmış.Çünkü yaptıkları yapacaklarının yanında bir hiçmiş ama ben bunu bilmiyormuşum...
RESİM ALINTIDIR.

KAHRAMAN'lar...

İnsanın hayatında belirli zaman aralıklarında kahramanlar belirir.Hiç ummadığın anda ve hiç ummadığın şekilde karşına çıkarlar.Aslında belki de hep oradadırlar ama sen farketmemişsindir.Çok kolej değiştirdim.Hepsinde 1 yıl süre ile çalıştım.Evet öğretmenim ben yanlış anlaşılmasın.Ama Denetleme Müdürü gibi ordan oraya dolaşıyordum.Çok fazla kolejde çalışıjnca bir başka kolejde önceki iş arkadaşlarınla tekrar karşılaşabiliyorsun.Teacher ve ben bu yeni kolejde bölüm başkanıydık ya,heh işte o koleje biz tanıdığımız ve gerçekten işinde iyi olduğunu bildiğimiz öğretmeleri görüşmeleri için tavsiye ettik.Ve nitekim işe alındılar.Şu anda Ankara'da yaşayan deli dolu,sürekli geyik yaptığım arkadaşımın nişanı vardı ve sağolsun beni de davet etmişti evine.Çok güzel olmuştu.Çok yakışıyorlardı eşiyle.Eşini de tanıyorduk.O da onun gibi deli dolu,geyik bir insandı.Yani yarı geyik yarı insan değil.Çok esprili manaaaaasında yanee...Neyse çok yaymayayım ağzımı:)Allah onlara mutlu ve uzun birliktelikler versin.Tabii o akşam tanıdığımız arkadaşlarımızdan da vardı.Ankaralı ve eşi çok heyecanlılardı.Onların heyecanına ortak olmak ta güzeldi.Hatta bir rivayete göre nişan kurdelesinden bir parça yersen sen de hemen bir aday bulup evlenirmişsin.Bana onu dediler ya,ben çayla bildiğin katık yapıp 10 cm.kurdeleyi yedim.Eşi bana dedi ki
"Zeynep,herkesten beklerdim de senden beklemezdim.Kızım ağzın yanmış bi kere..."
"Yaw hepsi kötü değil be yaa bunların.elbet iyi birini buluruz.O yüzden bi parça yemedim.Hepsini yedim ki aralarından ben seçeyim:))))"
Ne gülmüştük.Tabii eski arkadaşlarla konuşurken,daha önceden çalıştığım kurumda odalarımız ayrı olduğundan pek sık görüşemediğim fakat muhabbet etmeyi  çok sevdiğim bir arkadaşla konuşuyorduk.Muhabbet etmeyi severdim çünkü halkın diliyle "Dan Dan"ya da " Pat Küt" ya da "Patavatsız" ama bana göre doğruyu bir anda söyleyen bir kadındı.Daldık sohbete.Ay senin çocuğun oldu dimi,ben yeni iş yeri açtım,nerde,ne zaman,bir gün görüşelim,eşin nasıl,ayrıldık,aa ne zaman ...filan derken beni mutlaka ara,benim kartım diye geceyi tamamladık.Bir süre sonra tebriklerimizi sunup evlere gittik.Tabii ki paraya ihtiyacım vardı.Boş günlerim de vardı.Ne yapsam diye düşünürken aklıma o arkadaşım geldi ve aradım,
"Canım merhaba,müsaitsen bugün görüşmeye geleyim mi?"
"Aaa canım,bebeeeem gel tabii.Bekliyorum."
Aslında araya mesafe girmişti ister istemez.Aynı okuldasın ama farklı zümreler.Ben ortaokul o ilkokul ingilizce öğretmeni.Çok çalıştığımız için birbirimizi göremezdik.e oradan ayrılınca 1-2 sene de öyle geçmişti ama yeni açtığı iş yerine gidince beni öyle bir sıcaklıkla karşıladı ki sanki hep çok iyi dostmuşuz,hergün görüşüyormuuz gibi.Gittim konuştum.Beni orada kimler varsa,öğretmen,çalışan,veli,öğrenci tanıştırdı ve bana bir kaç tane sınıf verdi.İş şartları gayet iyiydi,diğer dil okullarından daha iyi.İyi olmasa ne olurdu?Bu sıcaklık yeterdi.Çünkü artık bu soğukluktan,milletin üstüne basıp bir üst kademeye geçmek istemesinden,yüzüne gülüp arkandan konuşmasından bıkmıştım.Hemen hemen hergün derslerine giriyordum ve çok mutluydum.Dersim bitince de hemen gitmiyordum.Kapı önü sohbeti yapıyorduk.Arkadaşım,eşi,bir başka öğretmen ya da veli ya da öğrenci...Çok eğleniyordum.Hala da öyle.Her işimde yardımcı oldular.Bana artık kapılarını açmayacaklar,kepenkleri çekecekler beni gördüklerinde dediğim anda bile bana hayatlarına hareket getirdiğim için teşekkür ettiler.Sürekli bir action:)Çevresi geniş olunca,bir derdimi açtığımda"Tamam dur bakalım bir şuna sorarız."ya da " E tamam işte oranın müdürü benim öğrencim." gibi şeyler söyleyip çözüm arıyor ve buluyordu.Ben ne zaman "Eyvah ya!Of ya "desem mutlaka bana "Oh be!" dedirten çözümlerle geldi.İşte bu insan benim bir anda kahramanım oldu.Eşiyle birlikte ellerinden geldiğince bana yardımcı olmaya çalıştılar,hala da çalışıyorlar.Maddi olarak bana iş imkanı sağladılar ve manevi açıdan desteklerini söylemiyorum bile...Sadece ben değil.Onlar insan sever bir aile.İlahi adalete çok inanırlar ve hiçbir şeyin tesadüf olmadığını,herşeyin bir nedeni olduğuna inanırlar.(Ya bildiğin bu cümleyi yazarken zorladım ya.Hiç birşeyin nedeni olmadığı mı yoksa herşeyin bir tesadüf mü.Herşey mi hiçbir şey mi?En iyisi herkesin hayatına  kimse karışamaz yazmaktı da sonradan toparladım.Bildiğin öğrendiğim tüm yazım kuralları bilgilerini masaya yatırdım ya.:))) Ben onlara teşekkür ettikçe onlar bana teşekkür ediyorlardı.Eğer yolunuz düşerse bu iyi insanlarla tanışmanızı tavsiye ederim.Yabancı dil ve sınavlar konusunda kesin çözüm odaklı eğitimler alırsınız yanında da harika dostlar kazanırsınız ben diyeyim.Gidin o güzel bahçelerinde güzel bir çay için,ve kardeşinin yaptığı tosttan mutlaka yiyin.Anlatamayacağım,tanışmanız lazım...Ama bu KAHRAMAN aileyi tanımaznız gerek o kadar söyleyeyim...Bir süre sonra onlarda yine dersim var,eminim ki "acaba Zeynep yine ne action yaşadı,bize de anlat kız..."diye bekliyorlardır:))Arkadaş bende de gün geçmiyor ki yeni bir action olmasın...Hep ekşın hep ekşın...
RESİM ALINTIDIR.

28 Temmuz 2016 Perşembe

Kemalpaşa Ye,Kemalpaşa'yı doğur!


İşte doğuma 1 hafta kala ben;
Gülüyorum ama "Lütfen çabuk çeker misin anne,tatlım gelecek onu yiyeceğim."Son ayda yemek konusunda depara kalktığım doğrudur efenim!



Doğuma 1 gün kala ben ve basket topu göbeğim;
Yüzüme dikkat:Hani doğuracağım ama resimden de geri kalmam,çek anne çek...Nerde ya benim Kemalpaşa tatlım?


Tatlı tatlı yiyenin...şaka şaka Allah herkese benim gibi doğum nasip etsin.Restaurantta Kemalpaşa tatlısını yedim o gün sancılandım ve 5 dk. da Kemalpaşam geldi.

Ve işte o basket topum;


Ve bomba geliyor....
                                 
    Doğum sonrası ben ve estetik ameliyatından çıkmış gibi yüzüm.Allahtan bulanık çıkmış.Net olaydı,şu an tövbe etmiştiniz bu bloğa girmeye.Muhtemelen besmele çekip,3 kuluvallah 1 ehlem okuyup sonsuza dek bloğu engellemiştiniz:))





Anti-Depresan Arkadaşlar...

antidepresan clipart ile ilgili görsel sonucu
Arkadaşlar anlatmakla biter mi?Biter..İşte birkaç yazı sonra bitecek.Öyle karınca sürüsüyle iyi arkadaş yok anam.Birkaç tane.Onları anlatmakla da olmaz,zaten anlatamazsın.Arada öğrencilerim,öğretmen arkadaşlarım elbette üzüntülerini belirtip,tabii ki ihtiyacım olduğunda aramamı istediler.Sağolsunlar.Bunu düşünmeyenler de var...En yakının düşünmez de en uzağın sandığın kişi seni düşünür ya,mutlu olur insan.Apartmandaki arkadaşlarım,ortaokul ve lise arkadaşlarım,eski iş arkadaşlarım,seslendirmede edindiğim o güzel arkadaşlar...Hepsi bana destek olduklarını belirten mesajlar attılar,aradılar.Ama daha güncel olan kişilere gelirsek,hamileliğimde çalıştığım okulda rastladığım üniversite arkadaşım ve Almanca öğretmeni arkadaşım.Gerçi çalıştığım en güzel yabancı dil zümresiydi bu zamana dek.Eminim ki bu yabancı dil zümrem de harika olacak ve hayatımda iz bırakacak.Hepsi çok güzel insanlar.Önceki çalıştığım yerde çok kalabalık bir zümre idik.Kimse kimseyi kırmaz,arkasından konuşmazdı.Herkes birbirine destekti.Ve bilirler ki eski eşimi ne büyük sabırsızlıkla bekledim.Geri sayımı heyecanıma ortak oldular,benle birlikte saydılar.Onu tanımadılar ama benimle birlikte beklediler benim için.Sonra ne mi oldu?O gelince,
"Bak hayatım geri sayımda hergün benle birlikte sayan arkadaşlarım."
"Haaa öyle mi memnun oldum."Kulağıma fısıldayarak "Sakın bizim masaya oturmasınlar.Şimdi yani çekemem."Verdiği değer bu işte.Ne diyim?Benim arkadaşlarımı önemsemezdi hiç.Demiştim ya çok kişiyi kırdım ben onu yüzünden diye.Bir keresinde üniversite arkadaşım Teacher,oğlunu gezmeye çıkartmış ve yürüyerek bizim siteye doğru geldiğini ve kapıdan uğramak istediğini söylemişti.Ne sevinmiştim ama.evde play station oynamaktan bunalmıştım ve ona demiştim ki
"Bak arkadaşım geliyor.Hemen etrafı toplayalım.Kahve yapayım."
"ya off ya,gelmesin.Sen ona söyle deki ben dışarı çıkayım.Zaten istemiyorum onları.Bir de gelecek şimdi kalkmayacak."
"ya ne olur gelse?Niye kalkmasın?Çoluğu çocuğu var.evde eşi var.Kız bizde kalacak değil.Kalsa nolur ayrıca?Niye arkadaşlarımı istemiyorsun?"
"Uzatma Zeynep!"
Derken diyafon çaldı ve geldi arkadaşım.Kapıyı açmamı bekledi haliyle ama ben aşağıya indim ve 20 dk kadar aşağıda oturduk.Bana hiçbir şey demedi ama anladı.Daha sonra da aramıza çok mesafe girdi.Sadece işte görüşüyorduk.Hamile kalınca işten çıkarılmıştım ve evdeydim.O hayatımdan herkesi çıkartmıştı ve beni yalnız bırakmıştı.Öyle zannetmişti ama arkadaşım beni tanıyordu ve bunun asıl ben olmadığımı bildiği için özürümü kabul etti.Hepsinin onun yüzünden olduğunu,ne onu ne de arkadaşımı kırmak istemedğimi söylemiştim.Arkadaşım beni bilir,o yüzden hep destekti.Almancacı ile Teacher hep Mudanya'ya da geldiler.Hep yanımdalardı.Herşeyime koşturdular.Üstelik ikisinin de minicik bebekleri vardı.Ama arkadaşlık,Dostluk bunların hiçbirine bakmaz.Dahası neydi biliyor musunuz?Diğer arkadaşlarımla tekrar çalışma fırsatı buldum ve mahkemeye çıkacağımı şahit bulmam gerektiğini biliyorlardı ve herkes şahit olma düşüncesinden korkarken iki arkadaşım bana "Yaz bizi,biz oluruz.herşeyine şahidiz zaten."demişlerdi.Bunlardan biri Teacher biri de İkizlerin Annesiydi.Teklif ettiğim arkadaşlarımda vardı" bana şahit olur musunuz.Siz de biliyorsunuz,şahitsiniz çoğu olaylara,sözlere" dediğimde " Ya Zeynep şimdi biz karışmayalım.Yani hala arkadaşız ...kem ...küm..." diyenler de vardı.Saygı duyarım.Kimseden yürekli olmasını beklemiyorum zaten.Ama gerçekten bana çok yardımları ve destekleri oldu.Hala da hep yanımdalar.O zaman da söylemiştim bir sosyal medya hesabımda.Herkes bana " Bu zorlu dönemde hiç yardım aldın mı?Ya da bir ilaç kullandın mı?"diye sordu.Kimyasal hiçbir şey kullanmadım.Ama Ailem ve arkadaşlarım en ağır anti-depresan ilaçlarının bile gösteremeyeceği etkiyi yarattılar bende.Eğer olayları böyle espri ile anlatabiliyor ve hala kafayı yememişsem onlar sayesindedir.Bahsetmediğim arkadaşlarım da var...Zamanla hepsi yerini alacak burada...İnsanın böyle insalar olunca etrafında anti-depresana ihtiyacı yok.Ama açıkçası o ve onun tarafı çok zorluyor.Yani illa yeşil reçeteli mi olayım,yani illa düşünen adamla bir fotom mu olsun.Artık gömleklerimi ters mi giyeyim?Delirtmeyin len adamı:))Diyorum ama tam nefes alırken delirmeye bir adım daha yaklaşmamı sağlayacak bir olay daha oluyor...
RESİM ALINTIDIR.

Çok Gülmeyin,Örgü Örün!

Her kadın için çok zor şeyler bunlar.evet yaşadıklarımı yazıp,paylaşıyorum ama eminim çocuğu olan her kadın er ya da geç bir şekilde kendini ifade ediyor.Tabii hala hayattaysa!Bunların hepsine tek başıma mı göğüs gerdim zannediyorsunuz?Elbette hayır.Ben üstün güçleri olan biri değilim.Sıradan biriyim hatta benden daha üstün özellikleri olan belki de milyonlarca kişi var.Ama ne biliyor musunuz?Bu etrafınızdaki insanlarla alakalı.Öncelikle bir aile.Evet başımda bir baba yok.Ama babalar gibi bir hatun var ki sormayın.Bildiğin Şirin Ana:)))Valla eskiden arkadaşlarım ona öyle derlerdi."Amann Tütü Teyze ya,Zeynep bize gelsin nolcak.Bak valla yanına erkek sinek bile yaklaştırmıceezz.."He korudu korudu noldu?Kızı gitti bir at sinağğğına aşık oldu.İşte gönül bu,ne diyeyim?Annem tek başına,kimsenin lafına bakmadan kardeşimi ve beni,tek tek gecelerce boncuk dokuyarak,uykusuz kalıp yine de kardeşimin ve benim soframızı hazırlayıp ,çamaşırımızı, bulaşığımızı yıkayıp,bizimle ilgilenerek yetiştirdi.Ergenlik zamanlarımızda en büyük destekçimizdi.Her ne kadar evdeki kapıların menteşeleri yerlerinde olmasalar da sabretmeye çalışıyordu.Niye mi menteşeler yok?Çünkü annemi kızdırıp,odaya çekip giderdik annem de arkamızdan bizim kapattığımız kapıları teker teker bir HULK edasıyla tekmelerle açardı.Ayak mesafesi tabii ki alt kısıma geldiği için kapıların hep ağzı burnu yamuktur.Bi tuvalete girecen,kapı kapnmaz,arasına bir parça bez sıkıştırırsın.Ders çalışıcan kapı kapanmaz,arasına yine bez.Her odanın ayrı bezi vardı:)))Şimdi kendisi okursa bunu eminim"Benim yüzünden mi ulannn..."diyecektir.Ama valla bir kız ve bir erkek çocuğunun İstanbul gibi bir yerde kahrını çekti ya,helal olsun.Hala da çekiyor.Şehir farketmiyor.Analar hep çekiyor:)Boşanmış kadına neler derler neler yaparlar bilrim.Aynı şeyi annem ve babam da boşandığında anneme yapılandan gördüm.Oturduğumuz aprtmanda bir kaç daire hakkımızda dedikodu çıkartmıi ve inanmak isteyenler inanmışlardı.Babam arada siteye gelip annemi,beni ve kardeşimi etrafımıza kötülerdi.Ve yine insanlar sormak yerine,sorgusuz sualsiz yargılar ve inanırlardı.Bir ara bakkal bile bize hiçbir şey satmaz oldu.Herkes aşağıdaki dibimizdeki markete gider ama biz en uzaktakine giderdik bir ara.Annem evde boncuk yaparak para kazandığı için kimse onudışarıya çok çıktığını görmez ama para kazandığını bilirlerdi.Ama nasıl oluyordu bu?Hiç oturarak para kazanılır mıydı?Milletimiz hazırdı o etiketi yapıştırmaya.Çok ağır şeyler duyduğumuz da oldu.Anem bizi karşısına alıp dedi ki
"Bakın  bu durumu yaşamak anormal değil ama etrafımızda bizi kötü görmek,babanıza inanmak isteyen çok kişi var.Kimse sizle konuşmak veya oynamak istemeyebilir.Bana kötü şeyler söyleyebilirler.İnanmayın ve sesiizi çıkartmayın.Elbet alayacaklar."
Peki dedik ve gerçekten de öyle oldu.Hep yalnız kaldık.Bir kaç arkadaş ve komşumuz haricinde koskoca sitede bizle kimse konuşmuyordu.Biz önlerinden geçerken ,belliydi hakkımızda konuştukları...Arkadaşlarım benle görüşmeyi kestiler.Aralarına almadılar.Çook sonra evimize gelip tek tek özür dilediler.Evimize aldık,onları dineldik,özürlerini kabul ettik fakat bizden bu kadardı.Kötü günde yanımızda olmayanın iyi günümüzde yanımızda işi neydi?Ben bir annenin ve çocuklarının neler yaşadığını çok iyi bilirim.Ve aynısını seneler sonra benyaşadım ve annem aynı olgunlukla 
"Sen ne karar verirsen ver,ne istersen yap ben hep arkandayım.Sana desteğim.Kimseye aldırma.Sen kendin ve Kemal için varsın.Mutlu olmak için herşeyi yapacaksın ve biz sana destek olacağız."Ve gerçekten en büyük destekçim oldu anne ve sonra kardeşim.Kardeşim oğlumun gördüğü tek erkek model.Umarım son erkek olmaz:)))Dayı önemliymiş insan hayatında.Dayım yok ama Kemal'e bakınca dayısnı ne kadar sevdiğini,ona ne kadar önem verdiğini görüyorum.Dayısı yanına gelince hemen heyecanlaıyor,çığlık çığlığa hemen kucağına koşuyor.Aynı babanın eve gelip çocuğunun boyununa atlaması gibi.Seviniyorum.Çünkü ailem bana destek olmakla birlikte oğlumun mutlu bir ortamda büyümesini sağlıyor.Çok şanslıyım.İşte güçlü durmamın en büyük nedenlerinden ikisi onlardır.Hani şovale vardır ya.Resim kağıdını koyup resim yapmak için önce onu kurmanız gerekir ve 3 ayağı vardır.O destek ayaklar olmadan ayakta duramaz.İşte onlar da benim desteklerim.Kemal,Tütü ve Fırto:)İyi ki varlar.AMa tek desteğim onlar mıydı?Tabii ki hayır.Kötü arkadaşlar edinmemiştim hep.Benim çocukluk arkadaşlarım,üniversite arkadaşlarım vardı kardeş gibi.Saat kaç olursa olsun birbirimizi aradığımız.Birbirimize hiçbir şey için alınmadığımız.Alınsak ta bunun birkaç günü geçmeden gönül aldığımız.Mesela en eskiden başlarsam;apartmandaki 2 deli.Taa 5.sınıftan beri arkadaşız onlarla.Biz bir araya geldik mi 45 dairelik o apartman inler hatta "aaa çok gülme sesi geliyor,merak ettik.Biz de geldik."diyenler olurdu.Karnımız çatlayana,gülmekten tüm kaslarımız yoruluncaya dek gülerdik.Hatta annem bir gün bu gülmelerimize anlam verememiş tam iz ellerimiz karnımızda gülerlen elimize şiş ve yün vermişti örelim diye.Arkadaş hiç mi itiraz edilmez,hiç mi "neden verdin bunları bize?" diye sorulmaz.Biz de onu bekliyormuş gibi alır yapardık.Bizi susturmak için elimize örgü verirlerdi.Dİğer arkadaşlarım yapardı fakat ben tabii maymun iştahlı olunca,kazağı da,atkıyı da yarım bırakır anneme verirdim tamamlaması için.HEr dakika beraberdik.HErşeyimizi bilirdik,hala da öyle.Üniversiteye farklı yerlere gittik,yine de kopmadık.Şu anda her ikisinin de bloğu var.Kybele ve Afrodit S.Arada Kyele bana mesaj atardı.
"Zeynep bir şey soracağım sana müsait misin?"
"Sor canım."
"Şu hani Fransa'da uzun bir kule vardı.Neydi o?"
"Eyfel kulesi.Noldu ki?"
"heh evet o."
"eee?"
"İşte o sana girsin.":)))))))))))))))))
Gece boyu güler eğlenirsaçma sapan konulardan kendimize geyik çıkarırdık.Kimse neye güldüğümüze anlam veremezdi bazen.Sonra ne mi oldu?Evlendik.Herşeyimde  yanımdalardı. Nişan,kına,düğün,balayı(şaka şaka)...Herşey orjinaldi bizim kutlamalrımızda.Annemin yönlendirmesi ile herşeyi kendimiz yapardık.Nikah şekerlerinden tutun da kınada eş adayının maskelerine dek.Tabii maske.Aşk-ı Memnu'daki nihalin vardı da benim neyim eksikti ayol...Zaten bak biliyormuşum Nihal gibi olacağını sonumun:)))Her ne kadar evlendikten sonra İstanbul'a çok az gitsem ve onları çok az da görsem,onları hep özlüyordum.Hala çok özlerim.Hayalimiz bir gün aynı şehirde olabilmek.Kısmet...Benim bu zorlu durummumu duyunca biri ufak çocuğuyla diğeri de hamile haliyle yanıma geldiler ve harika bir gün geçirdik.Sanki o olayları hiç yaşamamış gibiydim.Uzun süreden sonra karın kaslarım çalıştı.Giderlerken çok üzülmüştüm ama biz hala o eskiden olan "Muhteşem 3lü"ydük.Şimdi grup çocuklarımızla 6lanacaktı.Ve sadece bununla da kalmadılar...hergün konuştuk.Bana gerçekçi düşüncelerle tavsiyelerde bulundular.Gece geç demediler,ağlayışlarımı dinlediler,serzenişlerimi...Çok şanslıyım onlar hayatımda oldukları için.Allah hiç bozması aramızı.Tabii ya hep mi kazık yiyecektim,biraz örgü öreyim sonra devam ederim kazık yemeye...
RESİM ALINTIDIR.

27 Temmuz 2016 Çarşamba

Kuzucuğum Büyüyor...

 Bu arada benim güzeller güzeli oğlum büyüdükçe büyüyordu.Hareketleri artık bilinçli bir şekilde yapmaya başlamıştı.Sesler çıkartıyordu ve 10 aylık bir emzirme süreci ve mama desteği ile tosun olmuştu kuzucuğum.Çok kiloluydu.Doktor "evet çok kilolu ama başta alamadığı kiloları telafi ediyor.O yüzden endişelenme.Nasılsa yürüdüğünde o kiloları verecek" demişti.Çok seviyoruz ve çok güveniyoruz doktorumuza.Bursa'da Pembe Mavi Hastanesi'nde Dr.Aygün Küçükerdoğan.Eğer ki iyi bir çocuk doktoru arıyorsanız,kesinlikle Aygün Hanım diyorum.BU kesinlikle bir reklam değildir.Her anne çocuğuu çok önemser ve muayenede ilgilenilmesini ister.Çocuğumu her seferinde seve seve muayene ediyor,gerçekçi bilgiler veriyor ve anneyi pohpohlamıyor.Neyse yanlış yaptığınız onu söylüyor.Özetlersek, biz doktorumuzu çok seviyoruz.


Her gören "maaşallah tosuna."diyordu.Ama bir baksanıza!Evde küçük bir ağa vardı resmen:))


Artık kucağımda oturup benimle iletişim kurabiliyor ve bunu çok seviyordu.Bakışlarımdan onunla oyun oynamak istediğimi anlıyor ve tepki veriyordu.

Hatta saçımı başımı yolabiliyordu:)))


Arada da böyle gözleri dalardı kuzucuğumun:))Sanki çok derdi varmış ta,"ne yapacağım ben?" der gibi:)))


Salıncakta sallanmaya bayılıyordu fakat salıncağa ufak geliyor sadece bir kısmına yükleniyordu.E kilolu da olunca salıncakta yamuk sallanıyorduk:)))))

Ve işte bu da annesinin bir tanecik oğlundan annesini üzenlere gelsin:)))))









Sıradaki Gelsin...

"Ya arkadaşlar tanıdık bir avukat var mı?"
"E sein şu arkadaşın yok muydu avukat?"
"Karıştırmak istemiyorum hiçbir avukat arkadaşımı.Şimdi muhtemelen iki arada bir derede kalmak istemezler."
Dil okulu sahibinin askerlik arkadaşı avukattı ve eski eşim ve ailesini tanımıyordu.Öyle ya onlar o kadar kötü niyetliydiler ki benim avukatımı da satın alabilirlerdi.Tanımadıkları avukatta çok azdı.Bursalılardı ve burası aslında onların mekanııydı.Ama Allahtan bu avukatı tanımıyorlardı ve güvenebilridm.Tanıştım avukatla.Çok yardımsever ve iyi biriydi.Benim her tülü kaprisime dayanmıştı.Her soruma cevap vermişti.Ve elinden gelenin en iyisini yapmıştı.Ben avukatımı arkadaşlarımın arasından bilerek seçmezken,o en yakından seçmişti.O hep dalga geçtiği "dinazor yumurtası" gibi kafası var dediği,üniversitedeki oda arkadaşını avukat olarak seçmişti.Ve o da kız kardeşinin erkek arkadaşıyla bir büro kurmuş ve birlikte çalışıyorlardı.Şu tesadüfe bakın ki o dinazor yumurtanın eşi de benim üniversiteden arkadaşımdı ve meslektaşımdı.Onunla evliliğimizde çalkantılar yaşayınca eşiyle birlikte evime gelip bana " Aayyy Zeynep ya ne şerefsizmiş bu adam.İnan ki ben onunla bir daha görüşmeyeceğim.lanet ettim onunla oturup sohbet ettiğime.Nasıl yaptı bunu.Hiç öyle değildi.Hasta heralde yani.Bir şeye ihtiyacın olursa söyle.Biz birlikte içtik ve o eve gelemedi sarhoş olduğu için.Yani düşnemedim Zeynep.Sen yeni doğum yapmışsın git evine eşinin çocuğunun yanına diyemedim.1 şişe viski alıp bürosuna gittim ve içtik.Bir nevi ben neden oldum  bu duruma.Biz onunla arkadaştık ve böyle olduğunu bilmiyorduk.Çok özür dileriz.   " Bu duruma annem de şahittir.Onun yanında bu lafları ettiler ve sonra mahkemede hem dolaylı yoldan onun avukatı hem de yalancı şahitlerinden biri oldu.İlginçti.Bir kazık daha!Foreli kazık hem de!Dört bir yandan:)Mahkemede anlattığı yalanları gözünün içine bakarak,şaşkınlıkla ve gülerek izlemiştim.
"Hakime hanım o hiç içmez.Yani biz üniversitede gençken evet içtik ama evliyken hiç içmedik....Bildiğimiz kadarıyla sorunları yokru...Ama o arada bir gelip Zeynep beni sıkıyor,baskı yapıyor,artık sevmiyorum onu diyordu...Ve ne yazık ki(ahh çok yazık ahhh,zavallım:))) o evi terkedip,ofisine taşındı ve 2 ay ofisinde yattı kalktı.Arabayı da çocuk var diye Zyep'te bıraktı ve istemedi.Son zamanlarda ama araları bayağı bozuktu."
Bak sen ya?İÇmezmiş:))En çok ta bunu duyunca güldüm.Muhtemelen içki sektörünü zengin edenlerden biridir o.Eminim viski veya rakı sektöründeki %5-10 arası bir kar artışı sağlamıştır yani.Tahminimce öteki dünyaya da kafası yerinde gitmeyecek!Oldu mu sana bir başka arkadaş kazığı...Bakalım dedim annemin özenle inşaa ettiği bu yaşamımı kimler destek olarak yıkmaya çalışacaklar.Bildiğin belediye izniyle gelip vinçle vuracaklar sonunda...:))Gülmeyin valla bak.Mahkemeden gülerek çıkmıştım.İfade verecekleri mahkemeden.Sadece tanıklar dinlenecekti.TanıkLAR?Öteki kim dersiniz?Tahmin edin?....Kenar köşe hanım diyenler bildi efendim.Çıktı mahkeme kürsüsüne başladı yalanlara...
"Ne anlatayım?siz sorun ben söyleyeyim hakime hanım"
"Aralarında huzursuzluk var mıydı?"
"Yani üniversitede tanıştılar,severek evlendiler ama huzursuzluk vardı tabii aralarında."
Arkadaş herkes anlamış ta bi ben salakmışım he,anlamamışım ya la...
"Eve geç gelir miydi?"
"Yanii genellikle çalıştığından-yalanını seveyim senin-saat 8-9 gibi gelirdi ama bazen de 11 gibi gelirdi."
Ekledi...
"Ama zaten ne olacak,normal yani benim eşim de arada bir eve geç gelir..."
Hooop benim avukat soru sordu:
"Sizin eşiniz eve geliyor mu ki?Hani hiç gelmiyordu da müvekkilime babası ne ki o ne olsun,babalık mı gördü ki baba olsun demiştiniz"
Sessizlik.Hiç cevap yok.
"Yanii..."
"Neyse ,kenar köşe hanım.İçki içer miydi oğlunuz?"
"Herkes kadar yani bir iki bira belki.Arkadaş ortamında.Ama hiç içkiden dolayı eve geç gelmemiştir.eşine bir şiddette bulunmamıştır."
Ayyyy çatşayacağım şimdi gülmekten.Arkadaş bu kafadan ben de istiyorum,nolluur ya...Ne bu Lustral mi yoksa Xanax mı?Allah aşkına ya?Gerçi alırdı o ilaçları ama karakteri zaten hiçbir düzgün ilacı kabul etmemiş belli yani.
En son avukatım bir soru ile bitirdi,
"Peki soruyorum hiç mi anne-babalık görevlerini yaparak oğlum bebeğiniz var daha 2 aylık.yapmayın etmeyin dememişler?Bu da garip bence hakime hanım?"
"Yani söyledik ama...."
Hiç yüzüme bakmadan oradan ayrıldılar,ben de gevrek geverek gülerek çıktım.davanın lehime olacağını düşünüyordum.Adalet var zannediyordum.Ama ülkede kadın hakları nerdeee???Sen de Zeynep,kendini modern bir ülkede zannediyorsun heralde,haspam...
Eve giderken aslında mutluydum.İnsanlarınyalanlarını ilk defa bu kadar açık bir şekilde görmüştüm,nasıl kızarmadan yüzleri konuştular bunu görmüştüm.Ve benden bir alkışı aldılar.gerçekten ayakta alkışladım.Harika bir oyun segilediler yani.Kolay değil.Ben yapmaya çalışsam ki o kadar drama dersleri almama rağmen mümkün değil yapamam.Bildiğin Oscar'lık.Leo yine alamasaydı Oscar'ı,kesin bunlar yüzündendi yani.Leo aldı diye alamadılar:))) Ama minibüste giderken sadece aklımda bir cümle vardı;
"Ama hiç içkiden dolayı eve geç gelmemiştir.eşine bir şiddette bulunmamıştır." Ya bunu kendi eşinden senelerce şiddet görmüş ve içki içmesinden illallah diyen bir kadın nasıl  bu kadar içtenlikle söyleyebilir hayret etmiştim.Ki bir gün o,eve zil zurna gelmişti.Yine arkadaşları ile içmişlerdi.Bir geldi ki HULK gibi.Bir de ona böyle bi ayı gücü gelir.Tek eliyle buzdolabını fırlatır atar yani o derece.Gözler yeşildi ama,gözlerinin akı yoktu artık.Kıpkırmızı olmuştu.Yüzü kırmızıydı,saçlar uzundu ve dağınıktı.kelimeleri toplayamıyordu.Neydi amaç?Eğlenmek mi?Eğlenmiş miydi?Evet.Ya ben?Ceremesini Zeynep çeksin.Ama o ertesi günü bir şey hatırlamasın.Gece yarısını geçiyordu.Ve o ayakta bile duramıyordu.Yatağa yatırmaya çalışıyordum ama adımı söyleyip gel burayaaa...başım ağrıyooo...diyip duruyordu.Tutamıyordum ki koca cüssesini.Sinirden ağlamıştım ve sesimizi duyup kenar köşe hanım gelerek,
"Noldu sana vurdu mu?Noldu Zeynep?İyi misin canım?" dedi
"Yok vurmadı ama yerinde durmuyor."
O da sinirlenmişti ona ve kahve yapmıştık ona.Annesini yardımı ile yatağa oturmuştu ve kahvesini içiyordu.Derken sağ tarafa doğru,ağzını sonuna dek açarak kusmaya başladı.Ama öyle böyle değil.Zannedersin ki evde yangın çıkmış ta eve itfaiye gelip hortumla su tutuyor.O şiddette bir kusmak.O sahne hala gözümün önünde.Tüm perde ve tüller yarıdan itibaren kusmuk-iğğyy-yerler,makyaj masası ve makyaj ürünleri,vs...herşey kusmuktu.O gece onu zar zor yatırıp,ağlayarak odayı temizlemiştim.Sabah dek temizlik yapmaktan uyuyamamıştım.Ve ertesi günü hiçbir şey hatırlamadığı için pişkin pişin" niye perdeler yok,neden bezler yerde,neden kahve fincanı burda?" diye sormuştu.Ve her seferinde böyle yaşadığım için onun eğlenme anlayışının sonuçlarını ,
"Bundan sonra içersen senin ağzına ederim...seni terkederim...Anladın mı?Ben senin hizmetçin miyim?Sen eğleneceksin diye ben eziyet mi çekeceğim"demiştim.
Tabii ki özürler,affet nolur'lar havada uçuştu.affettim.Sonuç?Aynı hatta daha beter içmeler.Bu sefer onu kaldırımdan toplamalar.İşte diyorum bu nasıl savunulur mahkemede?Nasıl bunu yaşayıp ta,şahit olup ta gözümün içine baka baka hiç yüzün kızarmadan yalan söylersin.Hayranlık uyandırdılar bende!BU kadar iyi yalancılar hayatımda rastlamadım.Eğer pinokyo gibi olsalardı heralde burunlarının üstüne şehirler arası,çift şeritli gidiş geliş yolu yaparlardı yeminlen:))
Bakalım dedim yine.Zeynep sırada kim var?Hangi arkadaşım dediğin kişi sırada,elinde kazıkla sıranın bir an önce ona geçmesini bekliyor?Sıradakileri bilsem torpil yapıp ön sıraya da alırım sorun değil yani.Nasılsa o kazıklar girecek...Kaçış yok...Bu dünyada kazığı ben yedim de bakalım öteki tarafta eğer inandığımız gibi bir sistem varsa kim yiyecek?Ben mi lan yine yoksa?Vallaha "kendimi" intihar ederim:)))))))))))
RESİM ALINTIDIR.

Kazık Mı?Ben alayım!O banadır!

"Gerçek dostlar yıldızlar gibidir,karanlık çökünce önce onlar ortaya çıkarlar."
Ne kadar basit ama ne kadar doğru bir söz.Arkadaşlar önemlidir bir insanın hayatında.Aslında hayatı bir açıdan yönlendiren de onlardır.Der ya annelerimiz,"Amnn onla arkadaşlık etme bak seni kötü etkiliyor...Sakın onla konuşayım deme habire seni üzüyor...Seni derslerinden alıkoyuyor sen de hiç hayır demiyorsun be evladım..."Doğru.Biz hep deriz ki "Ben çocuk muyum ya,beni kullanamaz."Öyle bir kullanır ki.İşte tam da bunu düşündüğün için kullanırlar.Bir bakmışssın zararlı çıkan sensin.Senin onun için düşündüğün duyguların içine etmiş bir de sifonu çekmiş.Benim de o kadar çok arkadaşım oldu ki....Hepsine de çok değer verdim.Taa küçüklüğümden beri...Oyuncaklarımı paylaştım,hep onların istediği oyunları oynamaya çalıştım.Kendi istediğim oyunlardan sıkılınca ortak sevdiğimiz oyunları bulmaya çalıştım,okul hayatım boyunca hep notlarımı paylaştım,anlayabildiğim dersin konularını anlatmaya çalıştım,resim dersinde malzemesi olmayan arkadaşımla malzemelerimi bölüştüm...Çok değer verdim hala da öyleler benim için ama çoğundan da kazık yedim.Yediğimi bildiğim halde yiyeceğimi bildiğim halde devam ettim arkadaşlığıma.Terbiyesizlik yapmadım.Ya da onları terslemedim.Yavaş yavaş kestim ilişkimi.Bahanelerle yanlarına gitmedim.Ama sildim hayatımdan.Bende de öyle inat bir huy var.Burcumdan kaynaklı heralde.Arkadaşlarımı sever,kollar,destek olurum ama eğer soğumuşsam bir daha hayatta dönüş yapmam.Sildim mi fena silerim.Yani bunu "hani bak nasıl karakterli bir insanım " demek için demiyorum.Öyle bir silerim ki gerçekten iyi ya da kötü anılamızı dahi hatırlamam.Beyin de o programı kaldır seçeneğim var sanırım.Kaldırıp çöpe atıyorum,yenileri için hafızada yer açıyorum.O'nun için de öyle.Bunları unutmadan yazmam lazımdı çünkü onunla gezdiğimiz,yaptığımız iyi şeyleri ya da iyi anıları hatırlamakta çok zorlanıyorum.Öyle bir silmişim ki çöp kutusundan şimdilik geri getirip sonra sonsuza dek silmem gerekiyor.Çünkü yaşadıklarımı,iyi ya da kötü,unutmadan yazmam oğluma aktarmam lazımdı.Ayrıca arkadaşlar konusunda biraz da bilgi vermek istedim oğluma.Nasihatler hiçbir zaman dinlenmez.Yaşamadan öğrenilmez.En azından yaşanmış bir kaç olay üzerinden daha dikkatli olabilmesini umut ediyorum.Yaşanmışlıkların arasında,bu olaylara dahil olan çok arkadaşım var.Mesela D. ve eşi.O kadar severdim ki,D ile üniversiteden arkadaştık.Herşeyini biliyorum.Kimlerle çıktığını,nasıl çabuk gaza gelebildiğini...Özünde iyi bir insan olsa da insanlardan çok çabuk etkilenirdi.Ben 2*2=5 diyeyim bana inanır siz 2*2=7 diyin size inanır.Yani kendine çekmesi kolay bir karakter.Yıllardır sürdürdüğü bir ilişkisi vardı ve eşiyle de ben Bursa'ya gelin geldiğimde tanışmıtım.Nasıl tatlı nasıl iyi bir kızdı.Çıtı pıtı çok hoş ve çok alımlı.Konuşması,hal ve hareketleri çok canlıydı.Çok severim enerjisi yüksek insanları.Yakın bir zamanda sık sık görüşmeye ve birbirimize gidip gelmeye başladık.Beraber güldük beraber ağladık.Eşlerle birlikte sohbetler,muhabbetler ettik.Tatile gittik.Gezdik,tozduk.Hatta hamileliğimde uzakta oturmama rağmen her hafta uğramaya çalışırlardı.Bu olaylar olduğunda söylediğim ilk kişilerdendir kendisi.Daha sık evime gelip gitmeye başlamıştı.Ne güzel dedim bana destek.İyi ki varlar.D. eşimle kouşuyor "aklını başına al "diye .Çok sinirliler ona.Nasıl olur da yapar diye.Hatta bana bir gün demişti ki " Görsem bir yer de boğacağım onu,nasıl yapar bunu?" diye.Ama ben ne zaman  ki eşimin ona olan ilgisini farkettim ve evi terkettiğinde kendisine;
"CAnım bişey diyeceğim sana,bak çok güzelsin,bakımlısın çıtı pıtısın.Şimdi söyleyeceğimi yanlış anlama.Zaten senden şüphelenseydim senle konuşmazdım ve uyarmazdım.Benim eşim sapık sende değil sorun ama onun sende gözü vardı.Çok kez kavga ettik bu yüzden.Şİmdi ayrıyız sen de evde teksin.Eşin sürekli işe gidip geliyor.Bu içer içer gelir kapına dayanır.Ona hayatta üzülmem de sana bir şey yaparsa çok üzülürüm.Kapını,bacanı sıkı sıkı kapa."
Çok şaşırdı.Şok oldu.Eveledi,geveledi.Dedim ki ben de olsam ben de şaşırırım.en yakın arkadaşımın eşi benden hoşlanıyor.Ayy ne kötü diye.
"Yaa,öyle mi.Heee...ya bir de yanında denize girdim.Ayy Zeynep tamam ama lütfen eşim bilmesin valla öldürür onu."
"Saçmalama söyler miyim ya,bir de sizin yuvanız bozulmasın.Onu öldrür hapse girer istemem yani."
BUnu söyledikten sonra ertesi hafta artık Mudanya'dan annemin taşınacağımı bir tek ona söylemiştim fakat o her zaman gelen kız hiç aramaz sormaz ya da gelmez oldu.Ben de aramadım.Belki de benden sıkılmışlardı.Ne zaman arasalar,ağlayan ya da dert yanan bir Zeynep.Olabilir dedim.İnsanların da dertleri var ve beni aradıklarında sürekli serzenişte bulunan bir tip görüyorlar.Bekledim aramasını.Hatta sosyal medyadan genele mesaj ayazıyordum ama eğer okuduysa mesajın ona olduğunu çok rahat anlayabilirdi.Ve beni o günden sonra hiç aramadı.Ben de arayıp" Noldu,neden aramıyorsun?" demdim ki onu bir de açıklama yapmak zorunda bırakmayayım.Görüşmek isteyene kapım ardına dek açık.Görüşmek istemeyene hiçbir şekilde ısrar etmem.Sonraları başkalarından hep duyduğum bir haber vardı.Kimsenin günahını almak istemem ama ben de evliliğimde şüphelenirdim.Eşimden beklerdim ama ondan asla!Birlikte olduklarını duydum.Ne kadar doğru bilemem?Gözümle görmedim.Sadece bu fikrimi kimseyle paylaşmadan önce çok kişiden duydum.Şaşırdım mı?Hayır!Ben bundan sonra olan hiçbir şeye şaşırmıyorum.Bildiğin şaşırma mimiğini unuttum he!:)))Nasıldı o?Gülmekle böyle ağlamak arası mıydı?Ağzını hafif yamultuyor muydun ne?:))) Şaşırmadım ama yediğim en sağlam kazık olmalı bu:)CAnımı ne yaktı biliyor musunuz?Benim o anki çaresizliğimden faydalanıp hissettiğim herşeyi onunla paylaşıp kullanmaları...Evime rahatça girip çıkıp annemle,oğlumla çok yakımış gibi ilgilenmeleri...Ama bu duyduğum veya yediğim son kazık değildi...
RESİM ALINTIDIR.

26 Temmuz 2016 Salı

Hayatımdaki En Değerli Erkek Geliyorr...

Giysi,topuklu filan derken aramızdaki buzları bir şekilde eritmiş gözüküyorduk.Eritmişiz ki Kemal oldu.Nasıl oldu hayret yani?Ama sürekli içkiliydi,sanırım farkında değildi ne halt ettiğinin.Ya da farkındaydı da acaba "Çocuk olursa,bi daha evlenemez.Annesi de torunun hatrına bana dokunamaz."mı demişti kendince.Sonradan anladım ki ikincisi.Gülmeyin ben size dedim sonradan anlamayım ben diye.hamile kaldığımı öğrendiğimde bile ben elim ayağım heyecandan titrerken,elimde gecenin bir yarısı gidip aldığımız hamilelik testi;
"Hamileyim.Yaşasın...Hamileyim.."
"Zeynepp...E biz bu çocuğu yaptık ta gerisini hiç düşünmedik.Napıcaz şimdi?"
"Nasıl yani ya,ne yapacağız.İnşallah bir çocuğumuz olacak.Belki 2 tane belki 3 tane.Ne bileyim.Ayy söylemeliyiz hemen birilerine.Yok yok ama dur,yarın doktora gideyim kan testi yaptırayım öyle söleriz."O şaşkındı,belki de korkmuştu.Düşünmüyordu belki de olabileceğini.Ben baba olmaya bir adım attığı için şaşırdı diye düşünmüştüm ama o aklında 1000 tane tilkinin konuşmalrıyla hangi kötülüğü hangi sırayla yapacağını düşünmekten dalgındı.Dayanamayıp hemen denizci ve eşinin yanına gittik.Şimdi diyorsunuzdur "Zeynep madem eşine bakıyordu ve sen bundan rahatsızdın ne diye gittin evlerine?"Ben artık bakmadığını,aramızın düzeldiğini ve benim de biraz paranoya yaptığıma inanmıştım daha doğrusu buna inanmayı tercih etmiştim ki yuvamı yıkmayayım.ayrıca o çift benim kardeşim gibiydiler.herşeyimi bilirlerdi.Boşandıktan sonra da evime sık sık geldiler,gittiler.Hergün görüşmesek bile mutlaka telefonda görüşüyorduk.Ama nereden bileyim ki meğer evime benden laf almak ve ilerideki planlarımı onlara dökülmem için geliyorlarmış.Ben insanlara çabuk güvendim hep.Bir hatam da bu sanırım.Böyle anlatınca kendimi mükemmel bir insanmış gibi görüyorum zannetmeyin.Ben de bir sürü hata yapmışımdır.Bazı huylarım milleti gerçekten gıcık ta ediyordur.Beni sevenler kadar sevmeyenim de vardır.AMa adı üstünde hata.eğer söylemezsen beni uyarmazsan nereden bilebilirim ki yanlış yaptığımı?Müneccim miyim ben.Söyle ki bir daha yapmayayım.He yaparsam o zaman kötü düşünmüş olurum,bilerek canını acıtmak istemiş olurum.Ama yaptığım şeyleri asla biriin canını sıkmak ya da yakmak için yapmadım.Hele ki aklım hiçbir zaman kendi çıkarlarım için başkalrına planlar yapıp üstünden prim yapmak ya da basamak olarak kullanmaya çalışmadı.Bana yapılanı da anlamadım.Bu olaylar olduktan sonra aymaya başladım yavaş yavaş.Ama hala tam olarak anlayamıyorum.Bu da bir yetenek bence.Birkaç kez yalan söylemeyi denedim,bok oldu.Bildiğin heryere bulaştı.Bir daha da tövbe ettim yani.Neyse o arkadaşlarımıza giderken yanına bir Chivas bir de pro aldı.Güya kutlayacak.Salak sarhoş oldu ve arabayı ben kullanarak döndük.Bu mudur kutlamak ya?Neyse canımı kimse sıkamazdı,çok mutluydum.Artık aşkımızın bir meyvesi olacaktı.ve ne hikmetse hep karnımı oğlum diye sevdim.BU olaylardan sonra herşeyin bir nedeni olduğuna da çok inanmaya başladım.Allah belki de elimden bir erkeği alıyordu ama sonsuza dek beni koşulsuz sevecek bir erkek veriyordu,oğlumu.Yaşadıklarımın bir nedeni olduğunu ve yaptığım hatalardan kaynaklandığını düşünüyorum.Tabii ki hakettim demiyorum,belki biraz ağır yaşadım,yaşıyorum ama bu da sınavın boyutu heralde.Onu o kadar yücelttim ki bana herkes herşeyi yapar ama o yapmaz dedim.Annemi,kardeşimi,arkadaşlarımı ve akrabalarımı kırdım istemedin.Kİmse kalmadı etrafımda.Allah ta bana " Öyle mi,yine benim yarattığım bir kulu benim yarattığım diğer kullardan üstün tutup onları üzersen elinden alırım dedi" ya da " Zeynep sen safsın,salaksın.Sen anlamıyorsun bu herifin yaptıklarını,onu terketmiyorsun bari o seni terketsin de kurtul be kızım" dedi.her ne dediyse iyi demiş,iyi olmuş.Üstelik 5 senelik evlilikten karlı çıkan benim.Oğlum benim en büyük karıjm,en güzel varlığım.Kemal'in olacağını bilsem yine aynı şeyleri yapar yine onunla o zamanlar birlikte olurdum.Hiçbir şey için pişman değili ama Kemal'e dolaylı olarak yaşattığım ve yaşatacaklarımdan dolayı üzgünüm...Umarım o da bunları okuduğunda ve babasının yaptıklarını kendi görünce anlayacak ve bana hak verecek.Sadece mutlu olsun istiyorum.Keşke baba gibi baba olsa,eş gibi eş olmadığı belli.Adam gibi adam olsa da çocuğuyla ilgilense.Hastalığında en azından sorsa,arada bir Kemal nasıl diye sorsa,mahkemenin belirlediği günler değil de daha sık görmek istese...Ama bun ları ancak bir baba yapar.İskele babası bile görevini ondan çok daha iyi yapıyor.Bari rahat bıraksa...Bari baba olmayacak çocuğumu ayda yılda bir gelerek korkutma sa.Ama bunların hepsi beni gıcık etmek,beni rahatsız etmek için.Daha bitmedi mi derken yeniden bir olay çıkartan bu yaratık ben tam rahat ettim düşüncesine kapıldığımda beni rahatsız etmenin yollarını çok iyi biliyor ve yapıyordu.Bundan sonra yapacaktı ve bun artık tek başına da yapmayacaktı...
RESİM ALINTIDIR.